> Sunset Beach Otel

Sunset Beach Otel 229 toplam oda, 550 toplam yatak, 16 suit, 20 bağlantılı oda, 2 özürlüler için tasarlanmış oda kapasitelidir. Otelin deniz, bahçe, dağ ve şehiri gören bir manzarası vardır. Oda Özellikleri: Odalarda telefon, müzik yayını, minibar, kasa, uydu bağlantılı televizyon, merkezi klima, küvet, banyoda telefon bağlantısı, saç kurutma makinesi bulunmaktadır. Genel özellikler: Sunset Beach Otel’de merkezi klima, bahçe, televizyon odası, oyun odası, internet, kuaför, çamaşırhane, ütü, market, hediyelik eşya dükkanı, kuyumcu, 24 saat oda servisi, jeneratör, istediğiniz an doktor, ücretsiz park, fotoğrafçı gibi olanaklarından yararlanabilirsiniz. Spor & Eğlence: Sunset Beach Otel iyi zaman geçirmeniz için açık yüzme havuzu, kapalı yüzme havuzu, çocuklar için yüzme havuzu, çocuk bölümü, ısıtmalı yüzme havuzu, aquapark, Türk hamamı, sauna, masaj, jakuzi, fitness salonu, aerobik, masa tenisi, bilardo, disco, gece klubü, gece animasyonu, spor animasyonu, tenis, mini futbol, voleybol, plaj voleybolu, basketbol, çocuk oyun alanı, banana, jet ski gibi seçenekler sunmaktadır. Yeme & İçme: Yarım pansiyon ve her şey dahil konsepti ile çalışan otelde lobby bar, snack bar, havuz bar, disco bar, şark köşesi, 1 açık restaurant, 1 kapalı restaurant bulunmaktadır. Otel dünya mutfağından farklı lezzetler sunmaktadır. Toplantı & Kongre Salonu: Sunset Beach Otel’de 450 maksimum kapasiteli 1 toplantı odası bulunmaktadır. Oda mikrofon, video player, DVD player, televizyon, faks, kliöa, ışıklandırma sistemi ile donatılmıştır. Konum: Sunset Beach Otel Manavgat’a 80 km, Antalya Havaalanına 120 km uzaklıktadır. Iotel şehir merkezindedir ve deniz kıyısındadır.

> Porto Bello Otel

Porto Bello Otel 346 toplam oda, 783 toplam yatak, 8 suit, 28 junior suit, 3 özürlüler için tasarlanmış oda, 4 sıgara içilmeyen oda, 28 aile odası, 275 standart oda kapasitelidir. Otelin deniz, bahçe,dağ ve şehiri gören bir manzarası vardır. Oda Özellikleri: Odalarda direk telefon bağlantılıdır ve odalarda müzik yayını, minibar, kasa, internet bağlantısı, uydu bağlantılı televizyon, merkezi klima, duş, küvet, tuvalet, banyoda telfon bağlantısı, saç kurutma makinesi bulunmaktadır.. Genel Özellikler: Porto Bello Otel’de merkezi klima, merkezi ısıtma, bahçe, oyun odası, internet, kuaför, çamaşırhane, ütü, kuru temizleme, market, hediyelik eşya dükkanı, kuyumcu, 24 saat oda servisi, jeneratör, doktor veya hemşire, bakıcı, ücretsiz park olanaklarından yararlanabilirsiniz. Spor & Eğlence: Porto Bello Otel iyi zaman geçirmeniz için açık yüzme havuzu, çocuklar için yüzme havuzu, ısıtmalı kapalı yüzme havuzu, Türk hamamı, buhar odası, sauna, masaj, jakuzi, sağlık ve güzellik salonu, fitness salonu, aerobik, masa tenisi, bilardo, disco, spor animasyonu, tenis, mini futbol, plaj voleybolu, çocuk oyun alanı, banana, jet ski, rüzgar sörfü gibi seçenekler sunmaktadır. Yeme & İçme: Tam ve yarım pansiyon konsepti ile çalışan otelde oda kahvaltısı kahvaltı salonu, pastane, kafeterya, lobby bar, snack bar, havuz bar, vitamin bar, bistro, 2 a la carte restaurant, 1 ana restaurant, 1 barbeku restaurant bulunmaktadır. Otel dünya-Türk-İtalyan ve vejeteryan mutfağından ve balık çeşitlerinden farklı lezzetler sunmaktadır. Toplantı & Kongre Salonu: Porto Bello Otel’de 1000 maksimum 9 toplantı odası bulunmaktadır. Odalar tepegöz, perde, beyaz tahta, slide projektör, flipchart, projektör, barkovizyon, ses sistemi, mikrofon, video player, DVD player, televizyon, faks, klima, ışıklandırma sistemi ile donatılmıştır. Konum: Porto Bello Otel Side’ye 60 km, Kemer’e 30 km, Antalya Havaalanına 20 km uzaklktadır. Otel şehir merkezinde ve deniz kıyısındadır ve özel plajı vardır.

> Le Jardin Resort Otel

Le Jardin Resort Otel 275 toplam oda, 650 toplam yatak, 4 suit, 5 özürlüler için tasarlanmış oda kapasitelidir. Otel deniz ve dağ manzaralıdır. Oda Özellikleri:Odalar direk telefon bağlantılıdır ve odalarda müzik yaıyını, minibar, kasa, uydu bağlantılı televizyon, merkezi klima, banyo, küvet, tuvalet, saç kurutma makinsesi, suitler jakuzi bulunmaktadır. Genel Özellikler: Le Jardin Resort Otel merkezi klima, merkezi ısıtma, bahçe, televizyon odası, oyun odası, internet, kuaför, çamaşırhane, ütü, kuru temizleme, market, hediyelik eşya dükkanı, kuyumcu, sinema, 24 saat oda servisi, jeneratör, doktor ve hemşire, bakıcı, ücretsiz park gibi olanaklar sunmaktadır. Spor & Eğlence: Le Jardin Resort Otel iyi zaman geçirmeniz için açık yüzme havuzu, kapalı yüzme havuzu, çocuk yüzme havuzu, ısıtmalı yüzme havuzu, aquapark, Türk hamamı, sauna, masaj, fitness salonu, aerobik, masa tenisi, bilardo, disco, gece klubü, gece animasyonu, spor animasyonu, tenis, voleybol, plaj voleybolu, basketbol, bisiklet sürme, jogging, okçuluk, amfitiyatro, çocuk oyun alanı, dalış okulu, banana, jet ski, kano, rüzgar sörfü, gezi, katamaran gibi seçenekler sunmaktadır. Yeme & İçme:Her şey dahil konsepti ile çalışan otelde kahvaltı salonu, pastane, kafeterya, lobby bar, snack bar, havuz bar, plaj bar, 1 a la carte restaurant, 1 açık büfe restaurant, 2 açık restaurant, 2 kapalı restaurant, 1 ball room restaurant bulunmaktadır Toplantı & Kongre Salonu: Le Jardin Resort Otel maksimum 500 kapasiteli 5 toplantı odası bulunmaktadır. Odalar tepegöz, perde, beyaz tahta, slide projektör, flipchart, barkovizyon, ses sistemi, mikrofon, video player, DVD player, televizyon, faks, klima, ışıklandırma sistemi ile donatılmıştır. Konum: Le Jardin Resort Otel Kemer’e 7 km, Antalya’ya 50 km, Antalya Havaalanına 65 km uzaklıktadır. Otel deniz kıyısındadır ve özel plajı bulunmaktadır ve ayrıca otelde ücretsiz otobüs bulabilirsiniz.

> Gelidonya Otel

Gelidonya Otel 103 toplam oda, 240 toplam yatak, 17 suit, 6 bağlantılı oda, 86 standart oda kapasitelidir.Otelin deniz, bahçe, dağ ve şehiri gören bi manzarası vardır. Oda Özellikleri:Odalar direk telefon bağlantılıdır ve odalarda halı, minibar, kasa, televizyon, uydu bağlantılı televizyon, split klima, banyo, tuvalet, saç kurutma makinesi bulunmaktadır. Genel Özellikler: Gelidonya Otel split klima, klimalı ısıtma, bahçe, televizyon odası, oyun odası, çamaşırhane, ütü, resepsiyonda kasa, market, hediyelik eşya dükkanı, 24 saat oda servisi, jeneratör, istediğiniz ana doktor, bakıcı, ücretsiz park olanakları sunmaktadır. Spor & Eğlence: Gelidonya Otel iyi zaman geçirmeniz için açık yüzme havuzu, kapalı yüzme havuzu, çocuk yüzme havuzu, Türk hamamı, sauna, masaj, fitness merkezi, masa tenisi, bilardo, gece animasyonu, bisiklet sürme, çocuk oyun alanı, su sporları gibi seçenekler sunmaktadır. Yeme & İçme: Gelidonya Otel’de oda kahvaltısı, yareım pansiyon, tam pansiyon, her şey dahil, kahvaltı salonu, kafeterya, snack bar, havuz bar, plaj bar, restaurant bar, 1 a la carte restaurant, 1 açık büfe restaurant, 1 açık restaurant, 1 kapalı restaurant bulunmaktadır.Otelde dünya ve Türk mutfağından farklı lezzetler sunmaktadır.. Toplantı & Kongre Salonu: Gelidonya Otel 50 maksimum kapasiteli 1 toplantı odasına sahiptir. Konum: Gelidonya Otel Antalya’ya 40 km, şehir merkezine 600 m,denize 100 m, Antalya Havaalanına 60 km uzaklıktadır.

> Club Sara Otel

Club Otel Sera 243 toplam oda, 510 toplam yatak kapasitelidir.. Oda Özellikleri:Odalarda telefon ,müzik yayını, balkon, minibar, kasa, televizyon, uyddu bağlantılı televizyon, merkezi ısıtma, küvet,banyoda telefon, saç kurutma makinesi bulunmaktadır. Genel Özellikler: Club Otel Sera merkezi klimna, merkezi ısıtma, bahçe, televizyon odası, oyujn odası, kuaför, çamaşırhane, kuru temizleme, resepsiyonda kasa, market, hediyelik eşya dükkanı, kuyumcu, 24 oda servisi, jeneratör, doktor veya hemşire, bakıcı, ücretsiz park gibi olanaklar sunmaktadır. Spor & Eğlence: Club Otel Sera iyi zaman geçirmeniziçin açık yüzme havuzu, çocuk yüzme havuzu, Türk hamamı, sauna, masaj, masa tenisi, bilardo, disco, gece klübü, tenis, mini futbol, voleybol, basketbol, bisiklet sürme, jogging, çocuk oyun alanı, banana, jet ski, kano, rüzgar sörfü gibi seçenekler sunmaktadır. Yeme & İçme: Her şey dahil konsepti ile çalışan otelde kahvaltı salonu, lobby bar, snack bar, havuz bar, plaj bar , 2 açık büfe restaurants bulunmaktadır.. Toplantı & Kongre Salonu: Club Otel Sera200 maksimum kapasiteli 2 toplantı odası bulunmaktadır.Odalar tepegöz, beyaz tahta, slide projektör, flipchart, barkovizyon, ses sistemi, mikrofon, video player, televizyon ile donatılmıştır. Konum: Club Otel Sera Antalya’ya 12 km, Antalya Havaalanına 9 km uzaklıktadır.

Oteller

Antalya'da gerek merkezde gerekse ilçelerde istediğiniz sınıfta bir çok otel bulabilirsiniz.

> Myra(Demre)

Bugünkü Demre ilçe merkezinde ve civarında yer ulan Myra antik kenti özellikle Lykia dönemi kaya mezarları, Roma dönemi Tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nikola Kilisesi ile ünlüdür. Kaya mezarları, Lykia yazılı kitabeler ve sikkeler, Myra'nın en azından M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir. Lykia Birliği'nin altı büyük kentinden biridir. Likçe ve Grekçe yazıtlarda MYRRH adıyla aılınır M.S. 2. yüzyılda Myra'da büyük gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Lykia Birliği'nin 6 büyük şehrinden biri olan Lykialı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır.Myra, Bizans döneminde dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri idi. Ününü Aziz Nikolas'ın M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Myros (Demre) Çayının getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan "Kaya Mezarları'' oluşturur. Şehrin su ihtiyacı, Demre Deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılmış kanallarla karşılanmaktaydı.

> Kekova

SimenaEski
Simena antik kenti üzerinde kurulmuş olan Kaleköy, yarımada şeklinde olup, ulaşımı teknelerle sağlanmaktadır. Lykia Birliği'nin bir üyesi olan kentin tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar inmektedir. Simena'da da Theimiussa gibi hem karada hem su altında kalıntılar bulunmaktadır. Olağanüstü güzellikteki tarihi ve doğal peyzaj, pırıl pırıl mavi bir deniz gezenlere mutlu saatler yaşatmaktadır. Oldukça sağlam durumdaki Ortaçağ surlarının oluşturduğu iç kalede, evler ve 19. yüzyıl gezginlerinin gördüklerini bildirdikleri günümüzde çok az sayıda blok taşı kalmış bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. Simena'da en ilginç kalıntı, oturma sıraları doğal kayaya oyularak yapılmış tiyatrodur. Lykia'daki tiyatroların en küçüğüdür. Kıyıda harap durumdaki hamam, Lykia tipi kaya mezarları ve lahitleri, Roma dönemi duvar kalıntılar da görülebilen kalıntılardandır.
Kekova Adası (Batık Şehir)
Bölgeye adını veren ada, Kaleköy'ün önünde yer alır. Ada üzerinde bulunan Tersane Koyu'na tekneler yanaşabilir. Burada Bizans devrine ait bir kilisenin apsisi yer alır. Kekova Adası'nın tarihi kesin olarak bilinmemektedir ve her tarafı tarihi kalıntılarla doludur. Batık Şehir üzerinden teknelerle geçilirken sualtında kalan batık şehrin izleri ve merdivenler görülebilir. Milli park ilan edilen Kekova Adası koruma altına alınmıştır ve buradan suya dalmak yasaklanmıştır

> Patara

Patara, Fethiye – Kaş yolunda, Kaş'a 41 km. mesafededir. Bütün antik devirler boyunca Lykia bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olan Patara, kitabelerde ve sikkelerdeki yazılış şekli ile Lykia dilinde PTTARA diye geçmektedir. İskender'e kapılarını açan şehir özellikle onun halefleri zamanında deniz üssü olarak büyük önem kazanmış, M.Ö. 315'te Antigonos, 304'te de Demetrios tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra Ptolemaios'ların eline geçen şehrin bu dönemdeki adı Arsinoe'dir. M.Ö. 190’da ise III. Antiochos tarafından alınmıştır.Lykia Birliği sırasında metropolis durumunda olan Patara üç oy hakkına sahipti ve birlik toplantıları çoğu kez burada yapılıyordu. Roma İmparatoru Hadrianus da karısı ile birlikte bir müddet burada kalmıştır. Noel Baba'nın (Myralı Saint Nicholas) doğum yeri olan kent Bizans egemenliği sırasında hâlâ bir liman kentiydi. Şehir büyük bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra Apollon kehanet merkezi olarak da önem taşımakta idi.Kalıntılar arasında M.S. 2. yüzyıl başlarına tarihlenen giriş kapısı ve çevresindeki çok sayıdaki Roma dönemi lahitleri, dikkati çekmektedir. Ayrıca kentte Vespasianus’a ithaf edilen hamam, bir tiyatro binası, Hadrianus Granarium’u gibi kalıntılar görülmektedir.

> Aspendos

Aspendos Antik Kenti
Önemli bir liman ve ticaret kenti olarak ünlenen Aspendos antik kenti'nde mısır, gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yapıldığı biliniyor. At yetiştiriciliği ile de antik dünyada ün salmıştır.Pamphylia bölgesinin önemli kentlerindendir. Antalya'nın 48 km. doğusunda yer almakta ve Antalya-Alanya karayolundan, Serik geçildikten sonra kuzeye dönülerek 4 km.'lik Aspendos yolundan ulaşılmaktadır. Adı M.Ö. 5. ve 4. yüzyılda sikkelerinde Estwediiys/Estuediya biçiminde yazılmıştır. Aspendos, Strabon'un belirttiğine göre, Mapsos yönetiminde Argos'tan gelen göçmenlerce Troia savaşlarından sonra kurulmuştur. Bu kent adı Adana yakınlarındaki Karatepe'de bulunan ve M.Ö. 8. yüzyıl sonuna tarihlenen Hitit hiyeroglif yazıtlarında Asitawadia/Asitawandas isimli kralın adıyla da birleştirilmektedir. Side gibi M.Ö. 5. yüzyılın ilk yıllarında sikke basan yegane şehirdir. Attik-Deniz Birliğinin üyesidir. M.Ö. 411'de Perslerin üssü olan Aspendos M.Ö. 333'de Büyük İskender'in fethiyle Pers egemenliğinden çıkmıştır. Bir kitabede şehirli askerlerin Ptolemaios'un hizmetinde olduğu belirtilmektedir. Şehir özellikle M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda olmak üzere Roma egemenliği altındayken büyük bir gelişme göstermiştir. Bugün ayaktaki kalıntıların hepsi Roma dönemi ve sonrasına aittir. Kent 8. yüzyılda Arap akınlarından etkilenen şehir Selçuklu dönemiyle Türk egemenliğine girmiştir.
Aspendos Amfi Tiyatrosu
Aspendos'ta Türkiye'nin en iyi korunmuş tiyatrosu bulunmaktadır. İmparator Marcus Aurelius zamanında Theodoros'un oğlu Mimar Zeno tarafından yapılmıştır. 2. Yüzyılda inşa edilen Aspendos Tiyatrosu 17.000 kişilik olup, günümüzde ayakta kalmış ve en iyi korunmuş anfi tiyatrodur. Mimarisi sayesinde sağladığı mükemmel akustik günümüz için bir sırdır. 13. yüzyılda Selçuklar yapıyı kervansaray olarak kullanmış ve tipik Selçuklu mimarisi tarzında bir kemerle yapının kuzey tarafını sağlamlaştırmışlardır. Günümüzde çesitli konser, şenlik, festival ve yaglı güreşlerde kullanılmaktadir.

> Iotape (Aytap)

Iotape (Aytap) Antik Liman Kenti, Alanya'nın 30 km. doğusundadır. Bugünkü Akdeniz kıyı yolu, bu Roma kentinin ortasından geçmektedir. Kral Antiochos'un karısı Iotape'nin anısına kente bu adı verdiği bilinmektedir. Kentin 50-100 m. boyutlarında bir limanı vardır. Yarımada şeklindeki yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan kentin kalesine oldukça zor çıkılmasına karşın, görülen manzara tüm yorgunlukları unutturacak güzelliktedir. Iotape kentinin antik caddesi, hamamı, kilisesi, nekropol ve akropolü ayaktadır. Tek odalı ve üstü kapalı mezar odaları da kentin antik kalıntıları içindedir.

> Selinus

Selinus, Gazipaşa Plajı'nın bulunduğu Hacımusa Çayı'nın güneybatısındaki yamaçlarda yer alan antik Selinus kenti, dağlık Kilikya bölgesinin en önemli kentlerinden biridir.Selinus kentinin akropolü tepeye kurulmuştur. Tepe üzerindeki Orta Çağ Kalesi'nin sur duvarları ve kuleleri oldukça iyi korunmuştur. Akropol içerisindeki kilise ve sarnıç, günümüze kadar gelebilmiş önemli yapılardandır.Selinus kentinin diğer yapıları sahilde ve yamaçta yer almaktadır. Bu yapılar arasında, hamamlar, agora, islami yapı (Köşk), su kemerleri ve nekropol alanını sayabiliriz. Alanya Müzesi'ndeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, burada ostotek atölyesi varlığını sürdürmektedir.

> Nephelis

Nephelis Antik kente, Gazipaşa-Anamur karayolunun 12 km'sinden sonra Muzkent köyünün içinden geçilerek, güneye sapan yaklaşık 5 km. stabilize bir yol ile ulaşılır.Nephelis kentinin güneyi deniz ve sarp kayalıklarla çevrilidir. Kent, akropol ve doğu-batı boyunca uzanan kalıntılardan oluşmaktadır. Kentin ayakta kalabilmiş yapıları Roma ve Bizans dönemlerine ait olup, bunlar; Orta Çağ Kalesi, tapınak, Odeon sulama sistemi ve nekropol alanlarıdır.

> Alanya Kalesi

Alanya Kalesi zamanımıza kadar korunan tek Selçuklu kalesidir. 1225 yılında Roma kale kalıntılarının yerine Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yeni bir kale yaptırılmıştır. 83 kule ve 140 burca sahip, üç sıra surlarla çevrili olan kale, bütün olarak iç ve dış kale bölümlerinden oluşur. Aya Yorgi Kilisesi, Kanuni Sultan Süleyman Camii, Akşabe Sultan Türbesi, Selçuklu Hamamı, Arasta, Bedesten, Sitti Zeynep Türbesi, Sultan Alaaddin Sarayı, irili ufaklı sarnıçlar, deniz feneri ve zindandan oluşan kale, bir tarih hazinesidir. Alanya Kalesi 'nin etrafını 6 km lik surlar ile 140 gözetleme kulesi çevrelemektedir. Saldıracak olan yada saldırma niyetinde bulunanların farkedilmemesi neredeyse imkansız hale getirilmiş. Kale surlarını tırmanırken ve bazen bozuk yollardan geçerken kale içerisine homojen bir biçimde dağılmış büyük küçük kafeler ve restaurantlarla karşılaşmanız mümkündür.Alanya Kalesi 'nin bölümlerinden birinde, tutuklu olan tutsakların ve askerlerin kaderleri ile karşılaştıkları zindan ve hapisaneler mevcuttur. Efsaneye göre bu hapisaneler dolup taştığı zaman hapisanede en çok kalan mahkumlar kalenin yukarı köşesine getirilip bırakılırlardı. Buraya bırakılan mahkumlar birbirlerini kalenin yüksek uçurumlarından aşağıa atmaya başlarlardı. Geriye kalan son mahkuma üç taş verilip aşaıya atması istenirdi. Verilen bu üç taştan birini suya yetiştiremeyen son mahkumda askerler tarafından ölümün kesin olduğu uçurumdan aşağıya atılırdı. Alanya Kalesi 'nin yolları dar olup genellikle çok kalabalık olduğundan yapılan yürüyüşlerde dikkatli davranılması önerilir.

> Limyra

Limyra, Antalya'nın Finike ilçesinin 4 km. kuzeydoğusunda Toçak Dağı güney eteğindedir. M.Ö. 5. yüzyıldan beri varolduğu bilimektedir. Asıl faal dönemi M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısındadır. Lykia Birliği'ni kurmak isteyen Perikles'in Limyra'yı başkent olarak kullandığı bilinmektedir.Büyük İskender'in Pers hakimiyetine son vermesinin ardından sırasıyla Helen'in, Ptalemaioslar'ın, Lysimakhos'un, Suriye Krallığının yönetimine geçmiştir. Daha sonra Seloukosların ve Rodos'un hakimiyetinden sonra Roma egemenliğine giren Limyra M.Ö. 2. yüzyılda Lykia Birliği döneminde Birlik tipi sikkeler bastırmıştır. M.Ö. 1. yüzyılda ve M.S. 2. yüzyılda Roma döneminde en parlak zamanını yaşamıştır. M.S. 141 yılındaki depremde büyük zarar görmüştür. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Limyra özellikle 8. ve 9. yüzyıllardaki Arap akınları yüzünden önemini kaybederek terkedilmeye başlanmıştır.Lymra kalıntıları üç kısımda incelenebilir.İlk gezilecek yer Prof. Dr. Brochhard tarafından kazılarak restore edilen akropol ve güneyindeki heroondur. Akropol bir iç kale ve aşağı kaleden oluşmaktadır. Aşağı kalede sur, sarnıçlar ve Bizans Kalesi dışındaki en önemli yapı M.Ö. 4. yüzyıla ait Perikles adına inşa edilmiş karyetitli mezar anıtıdır. İkinci kısım kalıntıları dağın eteğindeki ve ovadaki yapı kalıntıları oluşturur. Bu alanlarda Tiyatro, Roma ve Bizans dönemi suru, Augustus'un manevi oğlu Gaius Caesar'a ait M.S. 1. yüzyılda yapılmış Kenotaph Bizans Kilisesi bulunmaktadır. Üçüncü kısımı rekropol alanları oluşturmaktadır. Lykia şehirleri içinde mezarları en çok olan şehirlerden biridir. Limyra yakınında sözü edilmesi gereken bir başka kalıntı Kumluca yönündeki Roma köprüsüdür.

> Ariassos

Antikite'den kalma Ariassos, Antalya-Burdur otoyolu'nun 48. kilometresinde, sola dönülen bir sapaktan bir kilometre mesafededir. Bir dağın yamacında kurulmuş olan şehir hamamları, kaya mezarları açısından görülmeye değerdir.Ariassos kentine girilen vadinin başlangıcında kentin en görkemli kalıntısı olan anıtsal giriş kapısı yükselir. Roma egemenliği çağı yapısı olan bu anıt, 3 kemerli ve dolayısıyla 3 girişli olduğu için, yöre halkınca Üçkapı diye anılır. Kentin şaşırtıcı bir özelliği, Ariassos kalıntılarının dörtte üçünün olağanüstü gösterişli ve çoğunluğu anıtsal mezar olan nekropolis kalıntısı olmasıdır. Oysa ki, asıl kent böyle bir nekropolisle orantılı olamayacak kadar küçüktür.Nekropolisler ve kent vadinin çukur yerini ve kuzeydeki tepenin bu yamaca bakan hayli dik yamacını kaplar. Tepenin diğer yamacından ise Akkoç köyü yolu dolanmaktadır, o yamaçta kalıntı yoktur. Tepenin güney yamacında, iç kalenin ve en saygın tapınakların bulunması beklendiği doruğa yakın bölümlerinde dahi, kalıntı ve yüzey toprağında keramik kırığı yok gibidir.Vadinin batı ucunda molozdan yapılmış ve yontma kare taşlarla kaplanmış yarım daire bir çıkıntıya sahip kalıntı yer alır. Yapılan çalışmalar sonucunda bu kalıntının bir nymphaeum olduğu ve suyunun ana su yolu kemeriyle Ariassos'un 3 km. Güneyinde bulunan Akkoç köyünün yukarı dağlarındaki bir su kaynağından geldiği saptanmıştır. Nymphaeum en az yarısı büyük kireç taşlarıyla kaplıdır. Bu meydanın batısında, kaldırım taşlarının altında, iki adet sarnıç vardır. Bu sarnıçlar, kemerler yoluyla gelen suyu depolamak ve nymphaeuma bitişik olan hamam binasına gerekli olan suyu sağlamak üzere planlanmışlardır. Bu hamam kompleksi, Likya hamamlarının genel düzenine uygun bir şekilde inşa edilmiştir.

> Arycanda

Arycanda, Elmalı-Finike karayolunun tam yarısında Arif köyü yakınında Aykırıçay'ın (antik Arykandos Nehri) batı yamacında yer alır. Limyra Kralı Perikles dönemine ait sikkeler, ele geçen en eski belgedir. İskender'in egemenliğinde kalmış olan şehirin daha sonra Ptolemaiosların ardından Seleukoların eline geçmiş; Apemea barışından sonra ise Rodos'un kontrolüne girmiştir.M.Ö. 2. yüzyılda Arykanda'nın Lykia Birliği'ne dahil bir şehir olarak sikke basmıştır.M.S.43'de İmparator Claudius'un Lykia Birliği'ne son vermesi ile Roma'ya bağlanmıştır. M.S. 240’daki büyük depremden sonra şehir kısmen onarılmıştır. Bizans döneminde ismi Akalanda olmuştur. Kalıntı ve Bizans dönemi belgelerinden 11. yüzyıla kadar varolduğunu bildiğimiz şehir bu tarihten sonra yer değiştirmiştir.Teraslar halinde bir yerleşim gösteren Arycanda şehrinin en üst terasında stadion yer almaktadır. Tiyatro Odeon, agora, agora stoası, küçük hamam, gymnasıon, hamam, bouleterion, sarnıç, yazıtlı ev ve bir çeşme, binası, antik kentte görülebilen kalıntılardandır.

> Phaselis

Phaselis, Antalya-Finike sahil yolunun 35. km'sindedir. Antik kaynaklardan Phaselis'in M.Ö. 690 yılında Rodoslu kolonistlerce kurulduğu anlaşılmaktadır.Pers standardına göre basılmış sikkeleri M.Ö. 446'dan önceye aittir. M.Ö. 5. yüzyıl ortasında Attik-Delos Deniz Birliğine giren Phaselis'in Lykia'lılardan ayrı olarak vergi listelerinde geçirmesi dikkat çekicidir. M.Ö. 333'de kapılarını İskender'e açan şehir sırasıyla Ptolemaioslar'ın, Rodos'un egemenliğine girmiştir. M.Ö. 1. yüzyılda bir süre Kilikia korsanlarının eline geçmiş, Romalı kumandan Manilius Servilius Isauricus’un seferi sırasında korsan işgalinden kurtulmuştur. Phaselis, M.S. 3. yüzyılda tekrar karışıklık ve yağmaya uğramıştır. Arap akınları yüzünden önemini yitiren şehir 1158’de Türk egemenliğine girmiştir.Üç limana sahip olan Phaselis'te toprak üstünde görülen kalıntıların hepsi Roma dönemine aittir. Kuzey, güney ve askeri limanların kalıntıları, agora, domination agorası, geç devir agorası, ana cadde, Hadrian kapısı, tiyatro, surlar, nekropol, aquadukt, tapınak kalıntıları görülebilen kalıntılardandır.

> Olympos

Olympos, Antalya'nın güneyinde Phaselis'ten sonra ikinci önemli liman kentidir. Torosların batı uzantılarından biri olan Tahtalı Dağıdır. Olympos şehiri, Lykia Birliği üyesi olup, Lykia Birlik meclisinde üç oyla temsil edilmiştir. Kalıntılar Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine aittir.
Olympos limanı tarihte korsan yatağı olarak bilinir. Şehirdeki korsan egemenliğine M.Ö. 78'de Romalı kumandan Servilius İsauricus burayı korsanlardan temizlemesine dek düşer. Roma egemenliğinin başlaması, yeni parlak bir dönemin başlangıcı olmuştur. Erken Hıristiyanlık döneminde önemini koruyan şehir, M.S. 3. yüzyıldan itibaren tekrar korsan hücumlarına uğrar. Geç Hıristiyanlık döneminde önemini yitirmeye başlayan Olympos, 11. ve 12. yüzyılda Venedikli ve Cenevizli tüccarların ticaret merkezi olmuş ancak bu faaliyet, 15. yüzyılda Osmanlı deniz üstünlüğü ile son bulmuştur.
Antalya'nın güneyinde Olympos antik kenti yakınlarında efsanelere konu olmuş bir doğa mucizesi kendini gösterir. Çakaltepe olarak anılan yükseltinin güney yamacından devamlı olarak alev yükselir. Yeraltından çıkan doğal gazın havayla temas etmesi sonucu alev alması, özellikle geceleri ilginç bir görüntü oluşturur. Yamaçtan çıkan bu doğal gaz nedeniyle burası "Yanartaş-Çıralı" olarak tanınır.
Olympos'un son dönemini yansıtan Ortaçağ kalesi, derenin denizle birleştiği yerin batısında bir köprünün ayağı, bir tapınağa ait duvar parçası, sütun başlıkları, tiyatro, Bizans bazilikası, kıyıya yakın yerde hamam kalıntılarını bugün de görülebilen kalıntılardır.

> Termessos Antik Kenti

Termessos Antik Kenti, Antalya'nın 30 kilometre kuzeybatısında yer alır. Denizden ortalama yüksekliği 200 metre olan Antalya Dağları çevresindeki travertenlerden 1.665 metre yükseklikte, Güllük Dağı'nın tepesinde doğal bir platform üzerine kurulmuştur. Termessos'un, huzur veren ve el değmemiş görünümüyle diğer antik kentlerden daha farklı ve etkileyici bir havası vardır. Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü, şehir adını taşıyan Milli Park kapsamına alınmıştır. Roma ve Grek kentlerinin aksine Termessos Anadolu'nun içlerinden gelen Solymnler, tarafından kurulmuştur.Yazıtlarda da kendilerini Pamphylia'nın yerli halklarından biri olan Solymnler olarak belirtmektedirler. Dilleri Pisidia'nın bir lehçesi olarak görünmektedir. İlk olarak Bellerophon öyküsünde İliada'da adı geçse de asıl Büyük İskender'in bölgeye gelişiyle tarih sahnesinde görülmektedir. İlk refah çağını Hellenistik dönemde, ikincisini ise Roma döneminde yaşamıştır. Termessos Halkı Roma senatosu tarafından Roma halkının dostu ve müttefiki olarak kabul edilmiş ve Termossos'lulara kendi yasalarını kendilerinin yazması hakkı da verilmiştir. Önemli kalıntılardan olan 4200 kişi kapasiteli tiyatro Hellenistik Çağ'da yapılmış, Roma döneminde onarım görmüştür.Batı tarafı açık, diğer tarafları sütunlu galerilerle çevrili Agora; 6 yükseklikteki platform üstünde oturan kahramanlık anıtı Hereon, Korint düzenli tapınak, Zeus Solymeus Tapmağı, Küçük ve Büyük Artemis Tapınakları, Gymnasium ve gözetleme kuleleri, ev kalıntıları diğer önemli kalıntılarıdır. Bunların dışında pek çok anıt ve 1200 ün üzerinde kaya mezarı bulunmaktadır. Ayrıca, Termessos Antik Kenti çeşitli yerlerde halen görülebilen birçok sarnıca sahiptir.Termossos'un önemli diğer özelliği de güney, batı ve kuzeyinde bulunan mezarlıklardır. En ilginç olanları kayaya oyulmuş mezarlar ile tapınak biçiminde inşa edilmiş ve lahit mezarlardır. Şehrin görülebilen bir diğer kalıntısı da sur duvarlarıdır

> Syllion

Sillyon/Sillion/Syllion (Asarköy, Yanköy), Perge'nin kuzeydoğusunda, denizden 12 km. içerde, ova ortasında, yayvan biçimli yalçın ve yüksek bir tepe üzerinde kuruludur. Antalya-Alanya karayolunun 29. km'sinde kuzey yönünde ayrılan 13 km'lik stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Sillyon kentinin Troia savaşından sonra kurulduğu sanılmaktadır.Bizans döneminde psikoposluk merkezi olan Sillyon, Selçuklu dönemini de yaşamıştır. Tepenin hafif eğimli batı yönü Hellenistik Çağlardan kalma surlarla çevrilidir. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlamaktadır. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepeye çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda ise Selçuklu Camii, Bizans Kilisesi ve sarnıç görünmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır

> Perge

Perge, Antalya'nın 18 km. doğusunda, Aksu Bucağı'nın sınırları içindedir. Kilikya–Pisidia ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir.Antalya'nın 18 km. doğusunda, Aksu Bucağı sınırları içindedir. Şehir kapısında bulunan bir kitabeye göre Perge'nin troia savaşından sonra Amphilokhos, Mopsos ve Kalkhas tarafından kurulmuştur. 1986 yılında Boğazköy'de (Hititlerin başkenti Hattuşa) gün ışığına çıkan tunç tabletten Perge'nin Parha adıyla Hitit döneminde mevcut olduğu öğrenilmiştir. Bununla beraber Perge M.Ö. 333'de Büyük İskender'in gelişine değin tarih sahnesinde görülmemiştir. M.Ö. 3. yüzyılda Selenkosların egemenliğine girmiş, daha sonra da Bergama Krallığı topraklarına dahil olmuştur. Bergama Krallığının vasiyetle Roma'ya kalışı ile Roma egemenliği altına girmiştir. Roma yönetiminde, özellikle milattan sonraki ilk üç yüzyıl büyük bir gelişme gösteren kentle kalıntılar daha çok bu dönemi yansıtır. Bizans egemenliğinde ise Sillyon ile tek bir metropollük olmuştur. Hıristiyan dünyası için önemli bir merkez olan Perge'ye St. Paul iki defa gelmiştir.

> Antalya Kaleiçi

Surlardan günümüze şehrin içindeki birkaç burç ile Hadrian Kapısı ve yanındaki kuleler, limana bakan büyük kule ve liman surlarının bazı parçaları kalabilmiştir. İki surdan biri yat limanını, diğeri şehri at nalı gibi kuşatır. Kale Kapısı Meydanı'nda ayakta kalan kulelerden birisi saat kulesi olarak kullanılmaktadır. Surların kente girişi sağlayan dört kapısı vardır. Kaleiçi bugün Antalya'nın "Tarihi Çekirdek Kenti" olan ve "Kaleiçi" adıyla tanınan semti büyük bir kısmı yıkılmış ve yok olmuş iki surla çevrilidir. İç sur, yarım daire şeklinde yat limanını kuşatır. Restorasyon çalışmaları sonucunda Kaleiçi, pansiyonları, barları, çarşısı ile turizm merkezi haline gelmiştir. Liman ise yat limanı olarak düzenlenmiştir. Keleiçi restorasyon çalışmalarından dolayı Turizm Bakanlığı'nı 28 Nisan 1984 de FİJET tarafından Altın Elma (Turizm Oskarı) ödülü verilmiştir.Hadrianus KapısıZamanımıza kadar yanlarındaki iki kule ile sağlam kalan tek kapı Üçkapılar veya diğer adı ile Hadrianus Kapısı olup, Pamphylia'nın en güzel kapısıdır. M.S. 130 yılında imparator Hadrianus'un Antalya'ya gelişi onuruna yapılan kapı, sütunları hariç, tamamen beyaz mermerden yapılmıştır. Oyma ve kabartmaları olağanüstüdür.Eski Antalya EvleriYazların çok sıcak ve kışların ılık geçtiği Antalya'da evlerin yapımında soğuktan çok, güneşi önlemeye ve serinlik sağlamaya önem verilmiştir. Gölgeli taşlıklar ve avlular hava akımını kolaylaştıran özelliklerdir. Depo ve hol görevi yapan girişi ile üç kat üzerine kurulmuştur.

Ören Yerleri

Antalya ve çevresinde birçok ören yeri bulunmaktadır. Antalya Kaleiçi, Perge, Sillyon, Termessos, Olympos, Phaselis, Ariassos, Arycanda, Liymra, Alanya Kalesi, Antiocheia Ad Cragum, Adanda - Gazipaşa, Nephelis, Selinus, Syedra, Iotape - Aytap, Laertes, Hamaxia, Colybrassus, Selge - Altınkaya, Side, Apollan Tapınağı, Seleuika, Aspendos, Antiphellos - Kaş, Xanthos - Kınık, Patara, Kekova - Simena, Myra(Demre), Andriake - Çayağzı, Phellos - Felen, Apollonia - Kılınçlar, Aperlai - Sıcak İskelesi, Sidyma - Dodurga bunlardan bazılarıdır.

> Manavgat Yaylaları

Antalya - Akseki - Beyşehir karayolunun Akseki'den itibaren 9. km'sinden batıya dönülerek 3 km. stabilize bir yolla yaylaya ulaşılmaktadır. Geniş tabanlı bir vadide konumlanmış tamamen bakir olan yayla; köknar, çam ağaçları, kır çiçekleri ve dağ çayırları ile kaplıdır. Elektrik ve telefon hizmetlerinin bulunmadığı yaylada, kamp kurularak, sessiz, sakin, doğa ile baş başa bir tatil geçirilebilir. Yakınında bulunan Akşahap köyüne giderek köy yaşamını görmek, Manavgat Çayı'nda olta ile balık avlamak, eşine ender rastlanan mağaralardan olan Altınbeşik Mağarası'nı (10 km.) görmek, yaylada yapılabilecek aktiviteler arasındadır.

> Akseki-Pişer Yaylası

Antalya - Akseki - Beyşehir karayolunun Akseki'den itibaren 9. km'sinden batıya dönülerek 3 km. stabilize bir yolla yaylaya ulaşılmaktadır. Geniş tabanlı bir vadide konumlanmış tamamen bakir olan yayla; köknar, çam ağaçları, kır çiçekleri ve dağ çayırları ile kaplıdır. Elektrik ve telefon hizmetlerinin bulunmadığı yaylada, kamp kurularak, sessiz, sakin, doğa ile baş başa bir tatil geçirilebilir. Yakınında bulunan Akşahap köyüne giderek köy yaşamını görmek, Manavgat Çayı'nda olta ile balık avlamak, eşine ender rastlanan mağaralardan olan Altınbeşik Mağarası'nı (10 km.) görmek, yaylada yapılabilecek aktiviteler arasındadır.

> Üçoluk Yaylası

Kemer'den çam ağaçları arasından geçen 37 km’lik stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Antalya'nın güneybatısında, yaklaşık 1500 m. yükseklikte bulunan yayla, zengin bir flora ve faunaya sahiptir. Elektrik ve telefon gibi alt yapı hizmetleri olmayan yayladaki basit yayla evleri, sedir, çam, çınar ağaçları ile bütünleşmiş gibidir. Antalya ve Kemer halkının kullandığı yaylaya, seyahat acentaları tarafından kamp ve trekking programları düzenlenmektedir.

> Finike-Ördübek Yaylası

Finike-Elmalı karayolunun 41. km’sinden batıya dönülerek 6 km. stabilize yolla ulaşılır. Yaz aylarında Finike'den minibüslerle ulaşmak mümkündür. Asırlık sedir ağaçları ile ardıç ağaçlarının çevrelediği, çok geniş alanlara yayılmış olan yaylanın tabanı ise, dağ çayırları ve kır çiçekleri ile kaplıdır. Çok az sayıda yayla evinin olması, hiç bir altyapının bulunmaması, bu harikulade güzel olan yaylayı bakir kılmıştır. Arif köyünde bulunan antik Arycanda kenti yaylada görülebilecek yerler arasındadır.

> İbradı Yaylaları

Yaylalar, İbradı ilçesinin kuzeyinde bulunan İbradı-Beyşehir yolu üzerinde ve yakınındadır. Hasan Dağı eteklerinde 1200-1500 m. yüksekliktedir. Taştan basit evlerin bulunduğu yaylalar ve çevresi ardıç, çam, köknar ve sedir ağaçları, meyve bahçeleri ile kaplıdır. Üzüm bağları ve yöresel şarabı ile meşhur olan İbradı ilçesi, eski Türk evlerinin bulunduğu ender yörelerdendir. Türkiye'nin en büyük mağaralarından olan Altınbeşik Mağarası'nı (12 km.) ve 15 km. uzaklıkta bulunan Düdencik Mağarası'nı görmek mümkündür. Yaban hayatı bakımından zengin olan yörede, yaban keçisi, keklik, tilki, tavşan, yaban domuzu ve bol miktarda ardıç kuşu bulunmaktadır.

> Alanya Yaylaları

Alanya'ya bağlı Demirtaş nahiyesinin kuzeyinde Toros Dağları'nın iç kısımlarında bulunan yaylalara, stabilize yolla ulaşmak mümkündür. Kaş Yaylası 30 km., Sapadere Yaylası 35 km., Tokar Yaylası 40 km., Söğüt Yaylası ise 50 km. mesafededir. Narenciye bahçeleri, seralar, maki bitkileri, çam ağaçları arasından, bazen de Demirtaş Çayı kıyısından geçen güzel manzaralı bir yolla ulaşılan yaylalara, Demirtaş nahiyesi ile civar köy halkı çıkmaktadır. Meyve bahçeleri, kır çiçekleri ve dağ çayırları ile kaplı olan yaylalar bakir durumdadır. Yayla yakınlarında bulunan köylerde telefon, kır kahveleri, kır lokantaları hizmet vermektedir. Demirtaş Çayı kıyısında kamp kurup olta ile balık avlanabilmektedir.

> Saklıkent Yaylası

Antalya'dan 10 km’si asfalt 40 km'si stabilize olan güzel manzaralı bir yolla yaylaya ulaşılmaktadır. Antalya'nın kuzeybatısında Bey Dağları silsilesinin ortalarında 1850 m. rakımda bulunan Saklıkent Yaylası'nda kayak tesisleri de bulunmaktadır. Antalya halkının yoğun olarak rağbet ettiği yaylanın çevresinde bulunan Karçukuru, Fesikan Yaylası, Yazır Yaylası, Moryer, Eren Dağı, Fesleğen Yaylası, Yazır Sırtları, Bereket Dağı gezilerek kamp kurmaya ve piknik yapmaya elverişlidir.

> Serik-Ovacık Yaylası

Serik’e 36 km. mesafededir. Serik’ten itibaren narenciye bahçeleri içerisinden geçen, rakım yükseldikçe maki ve çam ağaçlarının çevrelediği yolun manzarası etkileyicidir. Nanalı Yaylası girişinden, Serik ve Akdeniz'in görüntüsü harikuladedir. Ormanlarla kaplı dik yamaçlı tepelerin çevrelediği çanak şeklinde bulunan Ovacık Yaylası'nda altyapı bulunmamaktadır. Tamamen bakir olan Ovacık Yaylası'ndan geçen dere kıyısı kamp yapmak için oldukça elverişlidir. Yaylada bulunan kale ka¬lıntıları yaylanın görülebilecek yerlerindendir.

Yaylalar

Antalya ve çevresi dağlık yapısı itibariyle yüksek yaylalara sahiptir. Bu yaylalar eskiden beri yöre sakinlerinin yaz aylarında sahil kesiminin sıcak ve nemli havasından kaçarak geldikleri yaylalardır. Bu yaylaların bir kısmı sedir ve ardıç ormanlarıyla kaplı bol su kaynaklarına sahip yaylalardır. Daha yüksek yükseltilerde bulunan yaylalar ise tamamen alpin çayırlarla kaplı çıplak ve engebeli arazilerdir. Hayvancılığı bırakıp yerleşik hayata geçmeden yörüklerin keçi sürülerini otlatmak için çıktıkları yaylalarda yine hayvan sürüleri görülmekle birlikte eskisi kadar değildir. Bu yaylalar; Ördübek yaylası, Çamkuyusu yaylası, Oluklu Yaylası, Belen Yayla, Kırkmuğar yaylası, Güdüzen yaylası, Alacadağ yaylası, Beydağı yaylası, Fesdikan yaylası, Karagöl yaylasıdır. Eskiden beri yaylacıların yaz aylarında konakladığı ve ulaşımın çok kolay olduğu Ördübek yaylası ve Avlan Gölü kıyısında bulunan Göltarla gibi yaylalarda inşa edilen yazlık amaçlı evlerin sayısı artmaktadır. Ulaşım konusunda sorunu olmayan diğer bir yayla olan Çamkuyusu yaylası da yaylacıların rağbet ettikleri yaylalardandır.

> Manavgat Çayı

Her mevsim bol suyu olan Manavgat Çayı, Manavgat'ın 4 km kuzeyinde çok güzel görüntü veren Manavgat Şelalesi'ni oluşturuyor. Şelale çevresi, kanallar ve setlerle düzenlenerek güzel bir mesire yeri haline getirilmiş. Kökleri ve dalları suya uzanan çınar ağaçlarının gölgesindeki mesire yerinde, sert katmanlardan hızla düşen yeşil suyu, suyun içinde direnen ağaçları, yer yer oluşan küçük anaforları izleyebileceğiniz, suyun sesini dinleyebileceğiniz lokantalar, seyir terasları, çay bahçeleri var. Yazın sıcak günlerinde suyun serinliği ve şelalenin sesi eşliğinde bir öğle yemeği yiyebilirsiniz.Büyük Manavgat Şelalesi'ne gelmeden, Manavgat'tan 2 km sonra, sağa Küçük Manavgat Şelalesi yolu ayrılıyor. Yoldan 1 km içeride, çayın Küçük Manavgat Şelalesi bölümü karşınıza çıkacak. Büyük Manavgat Şelalesi'ne göre daha küçük bir yükseltiden dökülen küçük şelale çevresi de bir mesire yeri haline getirilmiş. Aynı doğal görünümün bulunduğu, biraz daha sakin olan küçük şelalede Küçük Şelale Restaurant, lokanta ve çay bahçesi olarak hizmet veriyor.

> Kurşunlu Şelalesi

Kurşunlu Şelalesi' ne Antalya'dan Aksu kasabası yönüne gidildiğinde, Antalya Havaalanı'ndan 3 km kadar sonra, yol levhalarından da anlaşılacağı gibi, sola sapılarak gidilir. 8 km'lik asfalt yol, bahçeler ve tarlalar arasından geçerek sizi, otomobil ile on-onbeş dakika içinde Kurşunlu Şelalesi'ne ulaştırır. Kurşunlu Şelalesi belki size Antalya Bölgesi içindeki, diğer şelaleler kadar büyük ve şaşırtıcı gelmeyebilir. Ancak bu küçük şelale etrafındaki Orman Bakanlığı'nca düzenlenen piknik alanı, şelaleden inen suyun akıp gittiği küçük bir derenin kenarında yer alan yaya gezinti yolu, bitki zenginliği yönünden, Antalya'nın en ilginç yerlerinden birisidir. Özellikle bu gezinti yolu üzerinde ve Bitki Tüneli olarak adlandırılan bu bölümde, kış hariç diğer mevsimlerde bin bir çeşit bitki türü dikkatleri üzerine çeker. Kurşunlu Şelalesi'ne hemen yanında yer alan piknik alanının kuzeybatısında yer alan merdivenlerden inilerek ulaşılır. On metre kadar yükseklikten düşen su, aşağıda küçük bir gölcük oluşturur. Bu küçük gölün batı yönünde çevre düzeni çalışmaları sırasında restore edilmiş bir su değirmeni vardır. Mevsimine göre, etrafı sık yeşilliklerle sarılmış bu küçük gölde, tatlı su kaplumbağaları, yengeçler ve balıklar bulunur. Kurşunlu Şelalesi'nin Piknik Alanı ise; gürül gürül akan çeşmeleri, piknik bankları, düzenli çöp bidonları, ızgaralı ocakları, oyun alanları ile size tam bir piknik konforu sağlar.

> Düden Şelalesi

İki kez harikalar yaratır. Birincisi Antalya'dan 8 km uzaklıkta, Lara Plajı yolundadır. Burada Düden Suyu büyük bir gürültü ile 50 metre yükseklikteki falezlerden denize dökülür. Düden Suyu'nun Antalya'nın 15 km kadar kuzeyinde Düdenbaşı Şelalesi denilen diğer bir çağlayanı vardır. Düdenbaşı Şelalesi'nin arkasına doğru uzanan mağara, sizi adeta bir rüya alemine götürür. Bu mağaranın oyuklarından, Düden Şelalesi'ni bambaşka algılar, günlük yorgunluklarınızı unutursunuz. Mağara, daha sonra çağlayanın her iki yönüne birer yay şeklinde döner Türkiye'de, bir çağlayanı gürül gürül akarken, arkasından seyredebileceğiniz böylesine güzel bir yer yoktur.

Şelaleler

Antalya' da görülmeye değer 3 tane şelale vardır. Bunlar Düden Şelalesi, Kurşunlu Şelalesi ve MAnavgat Şelalesidir.

> Gök Mağarası

Finike'de bulunan Gök Mağarası mağara dalgıçlarının ilgisini çeken tatlı su kaynaklarından biridir.Ortalama 15 metre derinlikten sonra mağara suyunun tuzlu suyla karıştığı görülür. Geniş bir koridorla dibe doğru inen mağarada da sarkıtların bulunması daha önceden kuru olduğunun işaretlerindendir. 1995 yılında yapılan araştırma dalışlarından sonra bu mağaranın Asya'nın o güne kadar dalışı yapılmış en derin mağarası olduğu saptanmıştır.

> Konakaltı Mağarası

Antalya'da Atatürk Parkı'nın denize inen falezli kıyısındadır. Mağaraya karadan ulaşım yoktur. 60 m. toplam uzunluğundaki mağara yatay mağara tipindedir. Denizle bağlantılı olması nedeniyle deniz mağarası da sayılabilir. Genellikle kurudur. Doğu salonunun bir kısmı sular altındadır. Batı salonunda dalgalar nedeniyle su birikintileri vardır. Konakaltı Mağarası'nın doğuya ve batıya doğru iki girişi vardır. Mağaranın girişi deniz seviyesinden 3 m. yukarıdadır. Doğu bölümünün tabanı kısmen deniz seviyesine inmektedir. Mağaranın doğu salonu, tümüyle kaya blokları ile kaplıdır. Batı salonu kısmen sarkıt, dikit ve sütunlarla kaplıdır. Batı salonuna bağlı iki küçük odanın travertenlerle süslü olması ve hemen denizin kıyısında bulunması turistik değerini arttırmaktadır. Konakaltı Mağarası, açık havaya nazaran serindir. İçeride mağara çekirgesi ve az sayıda yarasa bulunmaktadır. Sırtlanini Mağarası: Antalya, Kemer Karacasu ilçesi, Yukarı Çamarası ile Nart/Gedik köyü arasında yer alır. Mağaraya her iki köyden de gidilebilir. 20-25 dakikalık bir yürüyüşle Narlıgedik köyü daha yakındır. Afrodisias harabelerine de yakındır. Toplam uzunluğu 348 m. (Ana Galeri: 147 m.) olan mağaranın girişe göre en derin noktası -32 m'dir. Yatay ve kuru bir mağaradır. Sırtlanini Mağarası çok dar bir ağızla başlar, 4-5 m. sonra asıl mağara boşluğuna ulaşılır. Salon yan yana gelişip duvar şeklini alan sütunlarla 5-6 bölüme ayrılmıştır. Salona bağlı tüm odalar sarkıt, dikit ve sütunlarla süslüdür. Dışarıda ısı 28 °C, nispi nem % 44 iken, mağara içinde ısı 17 °C ve nem miktarı % 85'tir.

> Geyikbayırı Mağarası

Antalya'ya 26 km. uzaklıktaki Geyikbayırı köyündedir. Antalya'dan batı yönünde Çakırlar köyü üzerinden Geyikbayırı köyüne gidilebilir. Köyün merkezinden mağaraya 5 dakikalık bir yürüyüşle erişilebilir. 120 m. toplam uzunluğundaki Geyikbayırı Mağarası'nın girişe göre en derin noktası 6,5 m'dir. Genellikle kuru, zaman zaman aktif mağara tipindedir. Yaz aylarına tamamen kurudur. Yağışlı mevsimlerde taban suyu yükseldiğinde mağara tabanını su basmaktadır. Mağara ısısı, yaz aylarında açık havaya nazaran serindir. Sonbaharda açık hava ile eşit ısı gösterir. Turizme açmaya değer bulunmuş bir mağara olan Geyikbayırı Mağarası'nda, çalışmalar devam etmektedir.

> Aşıklar Mağarası

Alanya'nın tarihi yarımadası, denize yakın yamacında iki girişli bir mağaradır. Aşıklar Mağarası'na Cilvarda burnuna doğru teknenin kayalıklara yanaşmasından sonra kayalara tırmanılarak çıkılır. 75 metre uzunluğundadır. Alçak tavanı nedeniyle mağaranın içinde zaman zaman eğilerek yürünür. Aşıklar Mağarası'nın, Damlataş tarafındaki ağzı, denizden sekiz metre kadar yüksektedir ve buradan denize atlanır. Bu sırada tekne Cilvarda burnunu dönüp gelmiş olur ve mağaradan atlayanları denizden toplayıp yoluna devam eder.Söylenceye göre antik çağın korsanları Aşıklar Mağarası'da ganimetlerini ve esir kızları saklamıştır. Mağaranın 'Aşıklar' adını kimseye görünmeden baş başa kalmak isteyen aşıklardan aldığı sanılmaktadır.

> Korsanlar Mağarası

Alanya Kalesi'nin bulunduğu tarihi yarımadanın altında bir deniz mağarasıdır. Teknelerle gidilir. Yarımada çevresindeki tekne turlarında ilk mağaradır. Korsanlar Mağarası, eskiden etrafına korku saçan korsanların soygunlardan elde ettikleri malları depoladıkları ve kaçırdıkları kızları tuttukları yer olarak ün salmıştır. Korsanlar Mağarası'nın tahminen 10 m. genişliğinde, 5-6 m. yüksekliğinde olan ağız kısmı küçük teknelerin rahatlıkla içeri girip çıkmalarına imkan verir. Bir söylenceye göre mağaranın içinden kaleye çıkan gizli bir yol varmış ve antik çağın korsanları ganimetlerini bu yoldan yukarı çıkarırmış.

> Zeytintaşı Mağarası

Antalya'ya bağlı Serik ilçesinin 15 km. kuzeyinde bulunan Akbaş köyünün Gökçeler Mahallesi'nin güneydoğusunda Zeytinlitaş Tepesi'nin güney yamacında yer alır. Zeytinlitaş Tepe, Köprüçay'ın önemli bir kolu olan Koca Dere ile Gökçeler Deresi arasında parçalanmış bir sırt şeklinde uzanır. Mağaraya Serik'ten Urundu - Deniz Tepesi - Kızıllar - Gökçeler - Akbaş yoluyla gidilmektedir. Stabilize olan bu yolun 15. km'sindeki Gökçeler Mahallesi'nden doğuya ayrılan 400 m'lik tali yol ile mağaranın önüne kadar varılmaktadır. Taşocağı işletmesi için yeni açılan bir galeri ile tesadüfen bulunan Zeytintaşı Mağarası küçük fakat bozulmamış zengin damlataşları ile kaplı ilginç bir mağaradır. Mağara girişinin hemen kapatılarak koruma altına alınması ( l. derece SİT alanı) içindeki damlataşların tahrip olmasını önlemiştir. Zeytintaşı Mağarası içi, görünümleri son derece güzel her türden damlataş oluşumları ile kaplıdır. Özellikle mağaranın her kesiminde gelişen ve boyları yer yer 0.5 m’yi bulan makarna sarkıtlar Zeytintaşı Mağarası'nın karakteristik şeklidir. Gelişimleri hala devam eden bu yavru sarkıtlara, ülkemizde her mağarada rastlamak mümkün değildir. Ayrıca büyük sütunlar arasında yer alan gölcükler mağaranın görünümünü daha da ilginç şekle dönüştürmektedir. Bu özellikleri, Zeytintaşı Mağarası'nın turizm amacıyla kullanımı için son derece uygun ortam hazırlamıştır. Ayrıca bulunduğu doğal çevrenin vahşi güzelliği, ulaşımının kolay oluşu, Antalya-Alanya karayolu ve Aspendos'a yakınlığı, mağaranın turizm değerini daha da arttırmıştır. Zeytintaşı Mağarası turizme açıktır.

> Altınbeşik Mağarası

Altınbeşik Mağarası, Akseki ilçesine bağlı Ürünlü köyünün doğusunda derin ve sarp Manavgat Vadisi'nin batı yamacında bulunur. Köydeki mağaraya ancak bir saatlik yürüyüşle gidilebilir. Toplam uzunluğu 2500 m. olan mağaranın girişe göre en yüksek noktası 101 m'dir. Yatay ve kısmen aktif mağaradır. Mağaranın alt ve orta seviyesinin zaman zaman aktif olması nedeniyle kurak mevsimlerde de büyük ölçüde göletler oluşmaktadır. Üst seviye devamlı kurudur. Mağara havası çok rutubetli ve ısısı 16-18°C civarındadır. İçeride dikkati çekecek hayvan topluluklarına rastlanmamıştır.Altınbeşik Mağarası Türkiye'nin en güzel mağaralarından biridir. Çevrenin karstik topografyası ve çam ormanları güzel bir manzara oluşturmaktadır. Altınbeşik Mağarası çok uzun ve büyük bir yeraltı sisteminin çıkış ucunda bulunmaktadır. Kızılova, Kambos ve Söbüce suyunu çeken bu büyük sistem, Oruç Düdeni Mağarası altında Altınbeşik-Düdensuyu Mağarası'nda son bulur. Böylece bu büyük yeraltı su sistemi, kuş uçuşu 100 km'den fazla uzunluğu ile, dünyadaki en uzun ve büyük karst sistemlerinden biridir. Mağara içinden çıkan su yeraltından Beyşehir Gölü ile bağlantılıdır. Toros Dağları'nın altındaki bu ilginç yeraltı dünyasını görmek için özel hazırlık ve gereçler gereklidir. Yer altında çok sayıda mağara ve göl vardır. Bu göllerin su seviyeleri farklı olup aralarında çağlayanlar oluştururlar. Mağaralarda dev boyutlarda sarkıt ve dikitler mevcuttur. Altınbeşik Mağarası'sı ve göllerin milyonlarca yıllık bir sürecin sonucu oluştuğu bilinmektedir.Altınbeşik Mağarası'nın oluşum teorisi: Kalkerli bir yapıya sahip olan bu dağlık yerde sular çatlaklardan içeriye sızmış ve oluşan bazı kimyasal reaksiyonlarla yer yer erimeler ve böylece yer altında küçük boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar suyun aşındırıcı ve sürükleyici etkisi ile zamanla büyüyüp mağara halini almıştır. Mağaralarda toplanan su da yer altı göllerini oluşturmuştur. Bu süreç günümüzde de devam etmektedir. Konu ile ilgilenenler ve cesur tırmanıcılar için, Altınbeşik Mağarası eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır.Altınbeşik Mağarası adını üst kısımda yer alan Altınbeşik Tepesi'nden almaktadır. Toroslar, bu bölgede hem jeolojik hem de jeomorfolojik yönden çok karışık bir yapıya sahiptir. Mağaradaki araştırmalar henüz tamamlanamamıştır.

> Dim Mağarası

Kuzey-güney doğrultuda uzanan kireçtaşlarının erimesi sonucu meydana gelmiştir. Dim Çayı'nın Vadisi'ni iyice derinleştirmesi sonucu su seviyesi de derinlere indiğinden mağara kurumuştur. Hidrolojik aktivitenin kaybolmasından sonraki dönemlerde tavan ve duvarlardan kaya bloklarının düşmesi sonucu hacim genişlemesi devam etmiştir. Bu gelişme sırasında duvarlardan ve tavandan sızan sular sarkıt, dikit, sütun ve duvarları örten bayrak ve perde kireçtaşlarının oluşmasına neden olmuştur. Dim Mağarası'nın orta ve son kesimlerinde tavandan düşmüş kaya blokları tabanı kaplar. Mağaranın girişten itibaren 40. m’sinde ikinci bir girişi vardır. Dim Mağarası turizme açıktır.

> Damlataş Mağarası

Alanya'nın içinde ve deniz kıyısında bulunmaktadır. Merkeze 3 km. uzaklıktadır. Toplam uzunluğu 30 m. olan mağara; kuru ve yatay mağara tipindedir. 200 m'lik bir alanı kaplamaktadır. Çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağara, 15 m. yüksekliktedir. Birbirinden güzel binlerce sarkıt ve dikitlerle süslü bu mağara hemen koruma altına alınıp mağara hakkında araştırmalara başlanmıştır.Damlataş Mağarası hakkında ilk araştırmalar, Galip Dere tarafından yapıldı. Galip Dere, gazetelerin birinde 2. Dünya Savaşı zamanında atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar’ın içinde astımlı olanların şifa bulduklarına dair bir haber okur. Mağaranın sağlık açısından faydası konusunda resmi incelemeler başlar. Doktor ve kimyagerlerden oluşan ekibin incelemelerinden sonra mağaranın astıma iyi geldiği tespit edilir.Damlataş Mağarası'nın kapısından içeri girince 45-50 m. uzunluğunda bir geçit, 13-14 m. çapında ve 15 m. yüksekliğinde silindirik bir boşluk, ayrıca 15000 senede oluşmuş sütunlar vardır. Mağaranın iki katlı olan boşluğu 2500 metreküp hava ihtiva etmektedir. İçindeki ısı yaz-kış 22.3 derecedir. Mutlak nem 19.6 derece nispi nem %98'dir. Mağara dış tesirlerden arınmış olup havasında bol miktarda asit karbonik vardır. Hava basıncı deniz seviyesinden biraz aşağıda olmasına rağmen 760 mm.'dir. Mağara boşluğunun tamamı 180-200 metrekaredir. Mağara etrafındaki kalınlık 10 m.'yi bulduğu için çökme ihtimali yoktur. Senenin 5-6 ayında devamlı damlar.Damlataş Mağarası'nın Tıbbi Fonksiyonu: Mağaranın astıma iyi gelen dört vasfı olduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 8-10 misli fazla karbondioksit, yüksek oranda nem, alçak sühunet, radyoaktivite gibi unsurların ilk ikisinin astıma iyi geldiği, diğer ikisinin de yardımcı faktör olarak kabul edildiği bilinmektedir. Alanya'ya astım tedavisi için gelen hastaların, öncelikle bir doktordan mağaraya girmesinde bir sakınca olmadığına dair rapor alarak, mağaranın ilgili memuruna başvurması gerekmektedir. Tedavi süresince sembolik bir ücret ödenir.Damlataş Mağarası turizme açıktır. doğusunda bulunan Cebereis Dağı'nın yamacındadır. Dim Mağarası, Türkiye'nin en güzel mağaralarından biridir. Alanya'ya yakın olması ve çevrenin piknik yerleri ve ormanlarla kaplı olması nedeniyle ziyarete uygundur. Tarih öncesi ve tarihi devirlerde insanlar tarafından barınak olarak kullanılmasından dolayı çevre halkı tarafından "Gavurini Mağarası" olarak adlandırılmıştır.

> Karain Mağarası

Antalya'nın 30 km. kuzeybatısında eski Antalya-Burdur karayoluna 5-6 km. uzaklıkta bulunan Yağca köyü sınırları içinde bulunur. Türkiye'nin en büyük doğal mağaraları arasında yer alan Karain Mağarası, önünde bulunan traverten ovasından 150 m., denizden ise 430-450 m. yüksekliktedir. İnsanlık tarihinin başlangıcındaki süreç içinde mağara, Paleolitik, Neololitik, Kalkolitik, Eski Tunç gibi protohistorik çağlarda ve Klasik Çağ'da insanlar tarafından sürekli bir biçimde iskan edilmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak da yaklaşık 11 m'yi bulan kalın bir kültür dolgusu içermektedir. Ancak Karain Mağarası'nın en uzun süren ve en önemli iskanı Paleolitik Çağ ile ilgilidir. Klasik dönemlerdeki kullanım daha çok Adak Mağara (tapınak) niteliğinde olup, mağara alnı ve dış duvarları üzerinde Grekçe kitabe ve nişler bulunmaktadır. Karain Mağarası'nda yapılan kazılarda elde edilen arkeolojik buluntular, Antalya Müzesi'nde ve mağaranın hemen yakınında bulunan Karain Müzesi'nde sergilenmektedir. Karain Mağarası turizme açıktır.

Mağaralar

Antalya, mağara oluşumu bakımından oldukça zengin bir ilimiz olup, Toros dağ kuşağının eteklerinde kurulmuştur. Toros Dağları ana iskelet bakımından genellikle kireçtaşlarından (kalkerlerden) oluşmuştur. İldeki mağaraların büyük bir çoğunluğu da bu kireçtaşı formasyonları içinde gelişmiştir. Antalya’da yaklaşık 500 kadar mağara tespit edilmiştir. Bunlardan yalnızca birkaç tanesi uluslararası öneme sahiptir.

> Antalya Atatürk Evi Müzesi

Şekerhane Mahallesi'ndedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1935 yılında Alanya'ya gelerek Tevfik Azakoğlu’na ait bugün müze olarak düzenlenen evde kalmıştır. 30 Nisan 1987 tarihinde ziyarete açılan müzenin ilk katında Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarına ait Atatürk ile ilgili fotoğraflar sergilenmektedir. Evin üst katı oturma, çalışma ve yatak odaları olarak eski Alanya evini canlandırmaktadır. 18 Şubat 1935 yılında Alanya'ya gelen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Atatürk'ün Alanya'yı ziyareti sırasında bir süre kalıp dinlendiği ev, sahibi Tevfik Azakoğlu tarafından Kültür Bakanlığı'na hibe edilmiş ve 1987 yılında da restore edilip döşenerek "Atatürk Evi ve Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Müzenin birinci kat odalarında Atatürk'ün kişisel eşyaları, fotoğraflar, Atatürk'ün Alanyalılara yazmış olduğu bir telgraf ve diğer tarihli belgeler sergilenmekte, ikinci kattaki diğer odalarda ise tipik bir Alanya evi tüm elemanları ile canlandırılmakta, çevreye özgü etnografik eşyalardan örnekler sergilenmektedir.

> Antalya Arkeoloji Müzesi

Arkeolojik ve etnografik eserlerin korunup ve sergilendiği iki seksiyon 1967 yılında ziyarete açılmıştır. Bölgedeki antik kentlerde bulunan eserlerin artması ve depolanması, zaman içinde bir müze açma gerekliliğini doğurmuş ve bugünkü Arkeoloji Müzesi açılmıştır. Müzenin ilk açılışında; bölgede henüz kalıntılarına rastlayamadığımız ancak, Anadolu kronolojisini tamamlaması bakımından gerekli olan Eski Tunç, Urartu, Frig ve Lidya Dönemine ait eserler, Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi'nden getirilerek arkeoloji seksiyonunda sergiye sunulmuştur. Alanya çevresinde bulunan ve İ.Ö. 625 yılına tarihlenen Fenike dilindeki yazıt da bölgede bulunan en eski eser olarak müzemizde sergilenmektedir. Bunların yanı sıra Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemine ait bronz, mermer, pişmiş toprak, cam ve mozaik buluntular ile Karamanlıca dilindeki bir yazıt ve Arkaik, (İ.Ö.7-5.yy) Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait sikkeler de yine arkeoloji seksiyonunda ayrı bir bölüm halinde yer almaktadır. İkinci bölüm olan etnografya seksiyonunda ise, Türk İslâm eserleri ve dönemin İlköğretim Müdürlüğü'nden devredilen eserler ile Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin etnografik özelliklerini yansıtan, yörük kilimleri, alaçuvallar, heybeler, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, günlük kullanım kapları, takılar, el yazmaları ve yazı takımları gibi objeler ile bir Alanya evine ait günlük oda bölümü oluşturularak sergilenmektedir. Ayrıca, müze bahçesinde de Roma, Bizans ve İslâmî Dönemlere ait taş eserler ve mozaik sergisi vardır.

> Antalya Atatürk Müzesi

1930 yılı Mart ayının başlarında Atatürk İzmir'deydi. Havalar soğuk gidiyordu. Antalya'nın ılık ikliminde bir hafta dinlenmeyi düşündü. 5 Mart 1930 günü, karayolu ile, İzmir'den Antalya'ya hareket etti. Isparta, Burdur derken, 6 Mart 1930 günü öğleden sonra, Antalya'ya geldi. Kepez'den şehre kadar halk, yolun iki yanını doldurmuştu. Saat tam 16. 00 da Tophane Meydanına gelen Atatürk'e armağan etmişlerdi. Köşkün önü mahşerdi. Atatürk, kısa bir süre Köşk'te dinlendikten sonra balkona çıktı. Halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, burada kısa bir konuşma yaparak Antalyalılara teşekkür etti. O akşam Türk Ocağındaki toplantıya katılarak gençlerle memleket sorunları üzerine görüştü. Gece yarısına doğru Köşküne çekildi. Atatürk, Antalya'da 12 Mart 1930 sabahına kadar tam bir hafta kalmıştı. Bu süre içinde Antalya'da geziler yaptı. Müzeleri, eski eserleri gezdi. Narenciye bahçelerinde üreticilerle görüştü. Dinlendi. 12 Mart 1930 sabahı saat 10 da arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya döndü. Atatürk, Antalya'ya 10 Şubat 1931 günü öğleye doğru tekrar gelmişse de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Ege'de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Eğe Vapuru ile Silifke'ye geçmişti. Atatürk'ün, Antalya'ya üçüncü ve son gelişi, 1935 yılı Şubat ayına rastlar. Atatürk 16 Şubat 1935'te Ege Vapuru ile İzmir'den hareket etmiş, 18 Şubat 1935 Pazartesi günü saat 13. 30'da Antalya iskelesine çıkmıştı. Yanında kız kardeşi Makbule Atadan, Nebile Hanım, Prof. Afet İnan, Fahrettin Altay, Nuri Conker, Cevat Abbas Gürer, yaverler ve başkaları vardır. İskeleden faytonlarla doğruca Köşküne gelen Atatürk, burada akşama kadar dinlendi. Akşam Erenkuş'a oradan tekrar köşke geldiler. Geceyi Köşkte geçiren Atatürk, ertesi günü gece saat 22. 30 da Ege Vapuru ile Taşucuna hareket etti. Antalyalıların Atatürk'e hediye ettikleri Atatürk Köşkü, iki katlı, üzeri kiremit çatı, taş bir yapıdır. Girişinde uzun bir hol, holün sağında bir salon, bir oda, banyo ve mutfak, solonda da iki oda ve üst kata çıkan merdiveni vardır. Üst katta ise, holden ayrı olarak birisi balkonlu olmak üzere yedi odası vardır. Atatürk merdivenin karşısındaki odada yatmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra, Antalya Atatürk Köşkü, Özel İdareye geçmiş, 1939 da Akşam Kız Sanat Okulu ve Kız Enstitüsü binası olara kullanılmıştı. 1952 yılında Tarım Bakanlığına devredilen Köşk, son yıllara kadar Teknik Ziraat Müdürlüğünün büroları olarak kullanılmıştır. 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığına devredilin Köşk, onarılmış, Atatürk Müzesi olarak ziyade açılmıştır.

> Antalya Kaleiçi Müzesi

Suna ve İnan Kıraç-Kaleiçi Müzesi, Antalya Kaleiçi'ndeki korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli iki binada yer almaktadır. Suna ve İnan Kıraç tarafından oldukça harap bir durumda satın alındıktan sonra, 1993-1995 yılları arasında onarılan bu yapılardan ilki, iki katlı bir konut binası olup, geleneksel dış sofalı Türk evinin geç dönem örneklerindendir. Ev, uzun yılların getirdiği eklerden arındırıldıktan sonra, üst kattaki hayata açılan üç odası, Antalya Kaleiçi yapılarının en önemli sivil mimarlık örneklerinden sayılan, Tekelioğlu Konağı’ndan esinlenerek ahşap çıtalı tavanlar ve kalemişi bezemelerle süslenmiş; 19. yüzyılın ikinci yarısı Kaleiçi yaşamından kesitlerin, özel efektlerle birlikte sunulduğu değişik bir etnografya müzesi olarak düzenlenmiştir. Odalarda sırasıyla, kahve ikramı, damat tıraşı ve kına gecesi gibi günümüze kadar süregelen geleneksel Türk halk kültürü öğeleri konu alınmıştır. Müze bahçesindeki ikinci bina Aya Yorgi (Agios Georgios) adına inşa edildiği bilinen bir Ortodoks kilisesidir. Kapı yazıtından kilisenin 1863'te bir onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Onarım sonrası, bir sergi mekânı olarak düzenlenen kilisede, Suna ve İnan Kıraç koleksiyonundan değişik kültür ve sanat eserleri sergilenmekte, konserler, kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.

> Side Müzesi

Side Müzesi, Manavgat İlçesi'ne bağlı Side Beldesi'ndedir. Manavgat'a 8 km. uzaklıktadır. Roma Devrine ait agoranın karşısında bulunan, M.S 5-6.yüzyıldan kalma antik agoranın hamamı 1960/61 yıllarında restore edilerek müze haline getirilmiştir. Side Müzesi'nde sergilenen eserlerin büyük bir bölümü, Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından, 1947-1967 yılları arasında Side antik kentinde yapılan kazılarda, çıkarılan buluntulardır. Hellenistik, Roma ve Bizans Devrinden; yazıtlar, silah kabartmaları, Roma Devrinden yapılmış Grek orijinallerinin kopyası olan heykeller, torsolar, lahitler, portreler, ostotekler, amphoralar, sunaklar, mezar stelleri, sütun başlıkları ve sütun kaideleri sergilenmektedir

> Antalya Müzesi

Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, Antalya'nın İtalyan işgali altında bulunduğu sıralarda bazı İtalyan arkeologları medeniyet adına yapıldığını öne sürerek, merkez ve yakın çevredeki ören yerlerinde ele geçirdikleri çeşitli arkeolojik değerleri İtalyan Konsolosluğu'na taşımaya başlamışlardı. Bu girişimleri durdurmak amacıyla, 1919 yılında Sultani öğretmeni olan Süleyman Fikri Bey Antalya mutasarrıflığına başvurarak, kendisini fahri asar-ı atika memuru tayin ettirmiş ve öncelikle merkezdeki eski eserleri toplayarak Antalya Müzesi'ni kurma yoluna gitmiştir. 1922 yılında Alaeddin Camii'nde, 1937 tarihinden itibaren Yivli Camii'de faaliyet gösteren müze, 1972'de bugünkü yeni binasına taşınmıştır. 1982 yılında geniş çapta bir tadilat ve onarım ihtiyacı nedeniyle ziyarete kapatılmış, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce yapılan onarım ve teşhir tanzim çalışmaları sonucu 1985 Nisan ayında çağdaş müzecilik anlayışına göre düzenlenen yeni şekliyle tekrar hizmete girmiştir.

Müzeler

Antalya'da ilk müze, 1922 yılında Antalya ve çevresinde derlenen arkeolojik eserlerin Alaaddin Camii'nde depo edilmesiyle kurulmuştur. 1934 yılında buradaki eserler Yivli Minare ve külliyesine taşınarak, 1937 yılında ziyarete açılmıştır. 1972 yılında bugünkü binasında hizmet vermeye başlayan müze 1988 yılında "Avrupa Konseyi Özel Ödülü"nü kazanmıştır.

> Setur Finike Marina

1997 yılında yat limanının marinaya dönüştürülmesiyle hizmete giren Setur Finike Marina 350 denizde, 150 karada toplam 500 yat kapasitesine sahiptir. Setur Finike Marina'da verilen hizmetler 70 m'ye kadar olan yatlar için güvenli bağlama imkanı ve tonoz sistemi, her yat için elektrik (220-380 V.) su ve telefon bağlantısı, 24 saat güvenlik hizmeti, posta, telsiz, telefon, faks, e-mail imkânları, hava raporu ve döviz bozma hizmeti, duş, WC, çamaşırhane ve bulaşıkhane üniteleri, 80 tonluk gezer vinçle karaya çekme ve dalgıçlık servisi, akaryakıt, otopark, atık su ve atık yağ boşaltma hizmeti, turizm danışma ve genel acentalık hizmetleri, kışlamadaki yatlara akü şarj, havalandırma, motor çalıştırma vb. periyodik hizmetle yüzme platformu, internet odası, kış süresince konaklayan yatçılar için yat kulübü ve aktiviteleri, havaalanına geliş ve gidişte indirimli transfer imkânı bulunmaktadır. Bölgede ayrıca üç yat bağlama yeri (Finike, Kaş ve Kalkan'da), iki adet liman (Antalya merkez ve Alanya'da), tekne yapımcıları, yatçılık yapan seyahat acentaları ve işletmeler mevcuttur. Antalya'nın güzel kıyılarını görmenin en iyi yolu, yat veya guletle denizden takip etmektir. En çok rağbet gören turlar genellikle bir hafta sürer ve mavi yolculuk olarak adlandırılır. Bu turlar Türk Riviera’sının el değmemiş koylarına ve kumsallarına ziyaretçileri taşır. Bunun yanı sıra denize dökülen şelalelerin ve Antalya kıyılarının günlük turlarla gezilmesine büyük ilgi vardır.

> Park Kemer Marina

Karada 100, denizde 200 olmak üzere toplam 300 yat kapasitesine sahiptir. Marinada akaryakıt, elektrik, su, ikmal hizmetleri, marina çarşısı, yat bakım üniteleri, 60 ton kapasiteli tekne karaya alma aracı, 100 yata aynı zamanda kara bakım, onarım hizmeti, güvenlik ve deniz hizmeti, haberleşme hizmetleri verilmektedir. Kemer'den civar koylara günübirlik turlar yapılmaktadır. Genellikle Lykia bölgesinde bu tür bir gezide ilk önce Phaselis'e gidilir. Ziyaretten sonra Olympos'a devam edilebilir. Ayrıca Kemer'den ve Antalya'dan başlayarak "Mavi Yolculuk Turları" yapılabilir. Böyle bir gezide isteğe bağlı olarak süre iki, üç hafta uzatılabilir. Çünkü Kemer'den başlayıp Kekova'ya kadar ve daha da devam eden irili ufaklı görülmeye değer koylar ve adalar vardır.

> Setur Antalya Marina

200 denizde, 450 karada olmak üzere 650 yat kapasitesine sahiptir. Antalya Setur Marina, ülkemizin 5. büyük yat limanıdır. Marinanın en büyük özelliği; 200 ton kapasiteli çelik taşıyıcıları olan kızaklama sistemidir. Süper yat olarak sınıflandırılan ve 100 ton ağırlığın üzerindeki yatların tamir, bakım ve onarım amacıyla karaya almak için gerekli sisteme sahip Doğu Akdeniz'deki tek marinadır. İki adet 200 ton kapasiteli kızağın yanında, daha büyük boyutlu yatlara hizmet verebilecek 60 tonluk Model Travel Lift olarak isimlendirilen gezer vinç mevcuttur. Setur Antalya Marinada verilen diğer hizmetler; bakım, onarım hizmetleri, yat hizmetleri, elektrik, su, duş, tuvalet, çamaşır yıkama, kurutma, PTT hizmetleri, akaryakıt, otopark, güvenlik, 60 tonluk gezer vinç, iki adet 30 tonluk çelik taşıyıcılı kızak mevcuttur.

> Turban Antalya Kaleiçi Marina

Denizde 65 yat kapasitesine sahip olan bu marinada; konaklama, duş tuvalet, elektrik, PTT hizmetleri, sintine boşaltım, akaryakıt hizmetleri verilmektedir.

Marinalar

Antalya'da turizm merkezi ilan edilen dört marina vardır. Bunlardan; Turban Kaleiçi Antalya Marina il merkezinde, Park Kemer Marina; Kemer'de, Setur Finike Marina; Finike'dedir. Antalya Setur Marina da büyük limandadır. Ayrıca, Kaş ve Kalkan'da yat bağlama yerleri mevcuttur. Antalya bölgesinde, 1999 yılı itibariyle 'Mavi Bayrak' ödüllü üç marina vardır. (Setur Finike Marina, Kemer Antalya Marina, Setur Antalya Marina.)

> Adalar Plajı

Karaalioğlu Parkı'nda kayalık bir plajdır. Yeme içme ihtiyacının karşılandığı gazinosu ve soyunma kabinleri vardır.

> Karpuz Kaaldıran Plajı

Lara Plajı'nın batısında Düden Şelalesi'nin denize döküldüğü yerdedir. Askeri dinlenme kampı olarak kullanılan plajın kumu çok ince, denizi sığdır.

> Sorgun Plajı

Antalya'nın en güzel plajlarındandır. Manavgat'a giderken güneye inen yoldan yaklaşık 6 km. gidildiğinde ulaşılan şirin, doğal bir plaj ve sahildir.

> Adrasan Kıyıları

Adrasan Kıyıları Antalya'nın doğal bir limanı olup kayalık ve ince kumlu doğal plajlara ve güzel bir manzaraya sahiptir.

> Finike Sahilleri

İnce kumları ve güzel manzarası ile Akdeniz sahilleri'nin tabii plajlarına sahiptir.

> Patara Kumsalı

Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Patara (Ovagelemiş), Kaş-Fethiye yolu üzerinde ilçe merkezine 45 km. uzaklıktadır. Patara, Türkiye'nin en geniş (800 m.) ve en uzun (15 km.) kumsalıdır. Akdeniz'de yaşayan 5 ayrı deniz kaplumbağası türünün ikisi Caretta caretta (Atlantik Okyanusu’na mahsus çok iri deniz kaplumbağası) ve Chelonia mydas (yeşil kaplumbağa) Antalya sahillerinin 17 bölgesini yumurtlama kumsalı olarak kullanmaktadır. Belek, Manavgat, Tekirova, Çıralı, Olympos, Adrasan, Kumluca, Kale (Demre) kumsalları da birinci dereceden deniz kaplumbağası yumurtlama sahasıdır. Deniz kaplumbağası popülasyonu Patara kumsalının Eşen Çayı ağzının doğusundan başlayarak doğuya Gelemiş köyüne doğru antik kentin önündeki kumsalın doğu ucundaki dağlık kısmına kadar devam eder. Yaklaşık 7 km. uzunluğunda olan bu kumsal, çok ince ve temiz bir kum ihtiva etmektedir.

> Phaselis Plajı

Tarih, dağ, deniz, orman, sığ bir koy ve ince kumun birleşmesiyle meydana gelen eşine az rastlanır güzellikte bir plajdır.

> Kemer Plajı

Kemer'de Beldibi mevkiinden başlayıp Tekirova'ya kadar olan bölüm genellikle ince kumlardan oluşan doğal bir plajdır. Kemer merkezde Belediye Plajı, yat limanı yanındaki Ayışığı Plajı ve Phaselis Plajı denize girenler tarafından tercih edilen plajlardandır.

> Kemer Plajı

Kemer'de Beldibi mevkiinden başlayıp Tekirova'ya kadar olan bölüm genellikle ince kumlardan oluşan doğal bir plajdır. Kemer merkezde Belediye Plajı, yat limanı yanındaki Ayışığı Plajı ve Phaselis Plajı denize girenler tarafından tercih edilen plajlardandır.

> Konyaaltı Plajı

Antalya'nın 3 km. batısında, yaklaşık 1.5 km. uzunluğunda kum çakıl karışımı bir plajdır. Belediyenin yaptırıp işletmeye açtığı halka açık plaj tesisleriyle yeme, içme ihtiyacına cevap verebilecek gazinolar, pansiyonlar ve oteller vardır.

> Lara Plajı

Antalya'nın 12 km. doğusundadır. Kumu gayet ince olup çam ormanları ile kaplıdır. Halka açık plajları, yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılayacak gazinoları ve soyunma kabinleri vardır.Resim, 2006 yazında Lara Plajı'nda düzenlenen, 'Uluslararası Kum Heykel Sergisi'de çekilmiştir.Antalya'nın Lara Plajı'ndaki 8 bin metrekarelik alanda bir aydır 10 ülkeden 22 heykeltıraş ve 28 kum sanatçısının yaptığı 'Uluslararası Kum Heykel Sergisi', önceki akşam saat 22.00'de ışıklı gösterilerle halkın beğenisine sunulduAntalya'nın Lara Plajı'ndaki 8 bin metrekarelik alanda bir aydır 10 ülkeden 22 heykeltıraş ve 28 kum sanatçısının yaptığı 'Uluslararası Kum Heykel Sergisi', önceki akşam saat 22.00'de ışıklı gösterilerle halkın beğenisine sunuldu. Yaz ayları boyunca 200 bin kişinin ziyaret etmesi beklenen Türkiye'nin bu ilk uluslararası kum heykel sergideki heykeller, ilk günden büyük ilgi gördü. Boyları 5 metreyi bulan heykelleri yakından inceleyen yerli ve yabancı turistler, bol bol fotoğraflarını çekti. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden getirilen 10 bin ton nehir kumundan yapılan sergide 'Nasrettin Hoca', 'Nemrut Efsanesi', 'Ferhat ile Şirin', 'Nuh'un Gemisi', 'Peri Bacaları' gibi temalı 100'ün üzerinde heykel var.

> Ulaş Plajı

Antalya-Mersin karayolu üzerinde Alanya merkezden batıya doğru 6 km. uzaklıkta bulunmaktadır, Ulaş Plajı'ndaki 'Karayolu Ulaş Dinlenme Parkı' sahil yolunu takip eden arabalı yerli ve yabancı turistlerin dinlenme yeri olarak düşünülmüş ve bu amaçla yapılmıştır.

> Doğu Plajı

Alanya Doğu Plajı, Alanya yarımadasından başlar ve doğu da Gazipaşa’ya doğru yaklaşık 40 km boyunca uzanır. 1226 yılında Alanya’yı fetheden Sultan Aladin Keykubat ve sahil boyunca yetişen begonvillerden dolayı bu plaj aynı zamanda Keykubat Plajı yada Begonvil Plajı olarak ta bilinmektedir.Burada su, Kleopatra plajında ki gibi aniden derinleşmediği için doğu plajı çocuklar için daha uygundur.Doğu plajında, hem denizde hem de plajda birçok çeşitli aktiviteyi de bulmak mümkündür

> İncekum Plajı

Alanya'nın yaklaşık 20 km. batısında çamlık, doğal, ince kumlardan oluşan güzel bir plajdır. Çadır kampı yapılabilecek alan mevcuttur.

> Kleopatra Plajı

Alanya'nın batısında 2 kilometrelik uzunlunluğa sahip Kleopatra Plajı, ince kumlu ve alabildiğine geniş bir plaj. Adını mısır Kraliçesi Kleopatra'dan alan plajın bir diğer özelliği de denizin sığ olması. Uzunluğu 2 km. olan plaj Alanya'nın batısında yer alır. İnce kumlu alabildiğine geniş bir plajdır. Kleopatra'nın bile banyo yaptığı söylenen bu plajın bir özelliği de denizin sığ olmasıdır.

Plajlar

Türkiye'nin en önemli turizm merkezi olan Antalya'nın kıyılarının uzunluğu, girinti, çıkıntı dahil 640, düz hat 500 km’dir. Antalya'nın batı kıyılarında dağların denize dik inmesi nedeniyle deniz derindir ve plajlar süreklilik göstermez. Ancak Kemer, Tekirova, Kumluca, Finike, Demre ve Kaş kıyılarında iyi olanaklı doğal plajlar vardır. Ayrıca Beldibi Plajları, Göynük Sahilleri ile Kemer, Tekirova, Olympos ve Kolindonya burnundan Ksantos'a kadar olan sahillerde turizm için gerekli bütün tabii unsurlar bulunmaktadır. Konyaaltı ve Reşat Adası Plajları da Antalya'nın batısında yer alır. İlin doğu kesiminde ise dağların denize paralel uzanması, dağlarla deniz arasında bir ova oluşumunu sağlamış, böylece Antalya'dan başlayıp Side ve Gazipaşa yakınlarına kadar ince kumdan meydana gelen muhteşem plajlar olmuştur. Lara, Karpuzkaldıran, Belek, Kundu plajları Antalya'nın doğusunda yer alan plajlardandır.

> Serik

Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya iline bağlı bir ilçe olan Serik, doğuda Manavgat, güneyde Akdeniz, batıda Merkez ilçe, kuzeyde Burdur ve Isparta illeri ile çevrilidir. Güney kesimi dışında oldukça dağlık olan ilçe toprakları kuzeyde batı Toroslardan, güneyde Akdeniz kıyısına kadar uzanır. İlçenin kuzey kesimini Kuyucak Dağı engebelendirir. Topraklarının bir bölümü kızıl çam, sedir ve kara çam ormanlarıyla kaplıdır.İlkçağda Pamphilya bölgesinde yer alan ve eski bir yerleşim olan Serik, M.S. II.yüzyılda Bergama Krallığı'na bağlı olarak bugünkü Yanköy yakınlarında bulunan Koçhisar Tepesi (Sillyon) ve Belkıs Köyü'nde (Aspendos) olarak iki yerde kurulmuştur. 1817 yılında çok seyrek olan yerleşim yeri "Seyrek" olarak 1950'den sonra Serik olarak anılmıştır. II. yüzyılda Bizansın Kibyraioton Theması'nın sınırları içinde olan yöreye, 1883'te Yunanistan'ın Teselya bölgesinden, 1900'de de Girit'ten gelen göçmenler yerleştirilmiştir.Serik İlçesinin 8 km. doğusunda Köprü Çayı'nın dağlık bölgeden düzlüğe ulaştığı yerde, biri büyük, diğeri küçük iki tepe üzerine kurulmuş zengin şehirlerden biridir. İlk ismi bastığı sikkeler üzerinde de görüleceği gibi Estvadiiys'tir. Antik dünyada en güçlü para Aspendos sikkesidir. M.Ö. 7.yüzyılın başlarında kurulan şehir, Perslerin, Attik Delos Deniz Birliği'nin, Büyük İskender'in, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerini tanımıştır. Evrimedon Çayı ağzındaki konumu ile önemli bir liman ve ticaret kenti olarak ünlenen Aspendos, mısır, gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yapmıştır. Kent ayrıca antik dünyanın en iyi atlarını yetiştirmesi ile de ünlüdür.M.Ö. IV. yüzyılda kurulan ve Bizans Döneminde Psikoposluk merkezi olan Sillyon, Selçuklu çağlarını yaşamıştır. Tepenin hafif eğimli batı yönü Helenistik çağlardan kalma surlarla çevrilidir. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlamaktadır. Kentin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepenin çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda Selçuklu Camii, Bizans Kilisesi ve sarnıç görünmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır.Serik yöresi XIX.yüzyıl sonlarında Konya vilayeti Teke (Antalya) sancağının merkez kazasına bağlı bir nahiye iken, 1926'da ilçe konumuna getirilmiştir.

> Manavgat

Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Manavgat'ın doğusunda Akseki, güneydoğusunda Gündoğmuş ve Alanya ilçeleri, güneyinde Akdeniz, batısında Serik ilçesi, kuzeyinde de Isparta ve Konya illeri ile çevrilidir. Antalya İli'nin orta kesiminde yer alan ilçe topraklarını Batı Toroslara bağlı dağlar engebelendirir. Bu dağlar ilçenin kuzey kesimindeki Bozburun Dağı'nda 2.505 m.ye yükselir. Batısında da Ovacık (Keriz) Dağı (2.004 m.) yer almaktadır.Manavgat'ın kuruluş tarihi ile ilgili kesin bilgi bulunmamakla birlikte, sınırları içerisinde bulunan Side ve Selge, Seleuka ve Etenna antik kentlerinde MÖ.VI.yüzyıllarda yerleşim olduğu bu bölgedeki kalıntı ve buluntulardan anlaşılmıştır. Manavgat 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında da Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir. 1914 yılında ilçe olmuş, Taşağıl ve Beşkonak Nahiyeleri kurularak ilçeye bağlanmıştır.Doğal güzelliklerinin yanı sıra zengin tarihsel ve arkeolojik değerleri ile de ilgi çeken Manavgat başlıca turistik bölgelerimizden birisidir. Manavgat'a 7 km. uzaklıkta olan Side, tarihi bir yerleşim merkezidir. M.Ö. 1405'te kurulduğunu kaynaklardan öğrendiğimiz antik kent, M.Ö. VI.yüzyılın yarısından itibaren, Lidyalıların, Perslerin, İskender'in, Antiogonos'un, Ptolemaiosların egemenliğini tanımıştır. M.Ö. 215'ten sonra Suriye Krallığı'nın denetiminde imar edilip bir bilim ve kültür merkezi haline getirilen Side, İ.Ö. Apameia barışı ile Bergama Krallığı'na bırakılmıştır, daha sonra Doğu Pamphilya bölgesi ile birlikte bağımsızlığını koruyarak büyük bir ticaret donanmasıyla refaha ve zenginliğe kavuşmuştur. M.Ö. 78'den sonra Roma egemenliğinde bulunan Side, daha sonra Bizanslıların egemenliğine girmiştir. M.S. V. ve VI. yüzyıllarda Psikoposluk merkezi olan Side en parlak devrini yaşamıştır.Manavgat ilçensinin en önemli doğal güzelliklerinden biri olan Dumanlı Mağaraları ile Türkiye'nin en büyük yeraltı ırmağı olan Dumanlı karst kaynağı Oymapınar Baraj Gölünün suları altında kalmıştır. İlçenin bir diğer doğal güzelliği ise 6 km. kuzeyindeki Manavgat Şelalesi'dir. Şelalenin çevresi ve Köprülü Kanyon Milli Parkı, Çamlıburun ve Türk Beleni orman içi dinlenme yerleri de başlıca mesire yerleridir.

> Kumluca

Kumluca ilçesi, Batı Akdeniz bölgesinde, Antalya Körfezi'nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz'e doğru uzanan uzantı üzerinde bulunur. Güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi ile çevrilidir.Kumluca ilçe merkezinin bulunduğu zemin, Alakır Çayı ile Gavur Deresi'nin dağlardan sürükleyip getirdiği alivyonlu bir ovadır. Yer yer çakıl, kum ve toprak katmanlarından oluşmuş olan bu ovanın oluşumu yenidir. Dağ köylerinde ise eğimli ve hafif taşlı, fakat genellikle verimli bir toprak yapısı vardır. İlçe üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak Tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent Beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent'den başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Bey Dağları'na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur. En önemli dağları; doğuda Musa Dağları, Çatal Tepeler, Baldıranlı ve Eren Dağı, kuzeyde Çömlekçi Dağı, Paz Dağı ve Teke Dağı'dır.Finike ile Kumluca ilçesinin sınırlarını teşkil eden Alakır Çayı, Bey Dağları'nın eteğindeki kaynaklardan beslenmektedir. Bu çayın yukarılarında alabalık, denize yakın yerlerinde tatlı su kefali yetişir. Cayın 20 km kadar yukarısında bir baraj kurulmuştur ve Kumluca ovası bu barajın suyuyla sulanmaktadır. Salur Köyü'ndeki Akdağ'ın altından kaynayıp gelen Göksu ise Kumluca'nın ikinci akarsuyudur.Kumluca adının nereden geldiği ile ilgili yörede bir söylenti bulunmaktadır. Bu söylentiye göre; bugünkü ilçe merkezinde hiç yerleşme yokken, Sarıkavak'tan bir köylü Gavur Deresi'nin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş. Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş. Yetişen karpuzları yetiştiren köylü, bunları köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar. O da "derenin kıyısındaki kumluca yerde" diye cevap vermiş. Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla "Kumluca" olmasına neden olmuştur.Kumluca'nın tarihinin çok yeni olmasına rağmen, çevresinde çok eski ve köklü bir medeniyetin oluştuğu hala ayakta olan şehir kalıntılarından anlaşılmaktadır. İlçe sınırları içinde Lykia'lılardan kalma eserler bulunmaktadır. Sonradan Romalıların bölgeyi ele geçirmesi ile aynı şehir kalıntıları içinde Roma geç devir eserleri de yer almaktadir. Antalya bölgesi Anadolu Selçuklular'ı tarafından Şah zamanında alınmıştır. Ancak Kumluca'da Selçuklu kalıntısı bulunamamıştır.Kumluca'da ilk yerleşim ilçenin merkezinin 5 km kadar doğusunda, tepelerin eteklerinde San Kavak adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Elmalı'dan ayrılan Finike ile Antalya'ya bağlı Iğdırmağardıç bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak, Kemer Antalya'ya, Kumluca'da Finike'ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak, Iğdırmağardıç bucağının bir köyüdür. Bu günkü Kuzca Köyü ise o zaman ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene'ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde Kumluca Bucağı kurulmuştur. Kumluca Bucağı sonraları daha da büyümüş, 1958'de Finike'den ayrılarak ilçe olmuştur.Korydalla, Rhadiopolis (Şeyhköy), İdebessios (Kozağacı), Akalissus, Kormos, Melanippe,Gagae ve Olympos gibi Antik kentler Kumluca ilçesi sınırlarında yer almaktadır.

> Korkuteli

Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Korkuteli'nin doğusunda Antalya Merkez, batısında Muğla Fethiye, Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri, kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrilidir. Korkuteli Antalya'nın kuzey batısında ve Antalya'ya 68 Km. uzaklıkta bulunmaktadır. Torosların başlangıcını oluşturan Bey Dağları'nın Akdeniz'e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin hakim olduğu bir arazi yapısı mevcuttur. Bey Dağları'nın yamaçları ve etekleri çamlık fundalık ve ormanlarla kaplı olup, düz alanlar ise; tarım alanı olarak kullanılmaktadır.Korkuteli ilçesinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Bunun yanı sıra su ürünleri üretimi de yapılmaktadır.Korkuteli Baraj gölü, Kozağacı,Küçükköy ve Bahçeyaka göletlerinde Aynalı Sazan ve Alabalık üretilmektedir.Antik çağda Psidia sınırları içinde yer alan ve Pamphylia'ya komşu olan yöre Makedonya, Roma ve Bizans yönetimlerinden sonra XII. yüzyılda Korkuteli Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. Stanos adıyla anılan ve Tekeoğullarının merkezlerinden olan yerleşme, daha sonra Hamidoğullarının hakimiyetine geçmiştir. XVI. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı ve İstanos adıyla anılmaya başlandı. Teke sancağına bağlı olan İstanos II. Beyazid'in (Yıldırım Beyazıt) oğlu Korkud'un (Korkud Çelebi, Osmanlı şehzadesi, d: 1470 Amasya, ö: 1513 Kütahya) Korkuteli'de sancak beyliği yapmasından dolayı zamanla Korkudili veya Korkudeli olarak anılmıştır. 1879'da Nahiye olan yerleşme 1915'te Korkuteli ismiyle İlçe yapılmıştır.Osmanlı döneminde kışlık yerleşim alanı olarak kullanılan Alaeddin Mahallesinin adı Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan Alaeddin'e dayanmaktadır. Kentin 3 km. batısındaki Alaeddin Camisi, I. Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Günümüze yalınıca minaresi ve kapısı ulaşan caminin yazıtından, Kuyucu Murad Paşa tarafından tekrar yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu camiye çok yakın olan Emir Sinaneddin Medresesi ise 1319'da Hamidoğulları tarafından yaptırılmıştır. İlçedeki tarihsel kalıntılardan en önemlisi ise Güllük Dağı Milli Parkı içindeki Termessos kentidir.Korkuteli ilçesinde bunların dışında tarihi eser olarak, bugünkü taş medresenin bulunduğu yerdeki imarethaneden günümüze hiçbir kalıntı gelmemiştir. Evdir Han, Çaybaşı Hamamı ile İlçenin 3 km. batısında 1319'da Hamidoğullarından El Emin Sinaeddin tarafından yaptırılan Emir Sinaeddin Medresesi ile Selçuklu dönemine ait türbeler bulunmaktadır.

> Kemer

Akdeniz Bölgesi'nde, Batı Toros Dağları'nın eteklerinde, Antalya'ya 43 km. uzaklıkta ve 52 km. kıyı şeridi boyunca uzanan Kemer ilçesi dağınık bir yapıya sahiptir. Doğusunda Akdeniz, güney ve batısında Kumluca ilçesi, kuzeyinde de Merkez ilçe ile çevrilidir.1960'lı yıllara kadar karayolu olmadığı için, ulaşımı sadece deniz yolundan sağlanan Kemer, 1980 sonrasında uygulanan Güney Antalya Turizm Projesi kapsamında yol ve diğer altyapı değerlerine kavuşarak hızla gelişmiş ve bugün Türkiye'nin en gözde turizm merkezlerinden birine dönüşmüştür. Kemer ilçesi ile Kiriş, Tekirova, Çayova, Aslanbucak, Kuzdere, Beycik, Çamyuva, Göynük, Beldibi, Çıralı gibi yerleşim yerleri, Antalya turizminden son derece önemli bir yer tutar.Bugün Kemer'in bulunduğu yerde, 1910'lu yıllarda Eski Köy adı ile bilinen, ve dağlardan gelen seller sonucu göl ve bataklıklardan oluşan bir yerleşim yeri vardı. Eski Köy halkı, kendilerini bu sellerden korumak için, dağların eteklerinde 23 km. uzunluğunda, taş duvar örmüşler bu nedenle de köye Kemer ismini yakıştırmışlardır.Bölgede Phaselis, Olbia, Olympos (Çıralı), gibi antik kentler bulunmaktadır. Yöredeki ilk yerleşimin MÖ.2000'de başladığı arkeolojik kazılar ortaya koymuştur. MÖ.690'da zengin ormanlarından ötürü Rodoslular tarafından koloni olarak kullanılmıştır. MÖ. VII. ve VI. yüzyıllarda geçimini deniz ticareti ile sağlayan kent Perslerin Anadolu'yu işgali sırasında onların egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Büyük İskender'in Anadolu'ya gelişiyle birlikte Makedonyalılar buraya hakim olmuşlardır. İskenderin ölümünden sonra önce Seleukoslar sonra da Akdeniz korsanları yöreye hakim olmuşlar, özellikle Olympos'ta barınaklar yapmışlardır. Romalılar Anadolu'ya hakim olduktan sonra burasını korsanlardan temizlemiştir.Kemer yöresinde 1976-1977 yıllarında yapılan arkeolojik çalışmalar çeşitli iddiaları ortaya koymuştur. Bunlardan Carl Ritter antik Idyros kentinin bu bölgede olduğunu ileri sürmüştür. Antalya Müzesi, yaptığı araştırmalar sonunda Idyros'un Kemer dağının güneydoğu kıyısında olduğu savını ortaya koymuştur. Bir başka farklı görüş ise, Akdeniz Üniversitesi'nden Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sencer Şahin'den gelmiştir. Prof.S. Şahin, bugüne kadar Antalya Arapsuyu mevkiinde olduğu düşünülen Antik Olbia Kenti'nin aslında Kemer bölgesinde bulunduğunu belirtmiştir. Burada bulunan kalıntıların, Idyros kentine ait olduğu görüşünün tamamıyla bir yanılgı olduğu görüşündedir. Prof. Dr. Sencer Şahin'e göre Idyros Antik Kenti ise bugünkü Çamyuva mevkiinde aranmalıdır. İsmi ne olursa olsun bugün Kemer'de kalıntıları günümüze ulaşan bir kent bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde yapılacak olan kazılar bu konuya açıklık getirecek ve kentin ismini belirleyecektir.Kemer çevresinde MÖ.IV.-VII.yüzyıla tarihlenen bir kilise kompleksi, Antalya- Kumluca karayolunun Kemer girişindeki orman içinde bulunan 1230-1248 yıllarına tarihlenen Selçuklu Av Köşkü bulunmaktadır. Bu av köşkü bölgenin tek Selçuklu yapısı olması yönünden ayrı bir önem taşımaktadır. Bu köşk üzerinde Tekelioğlu Beyliği'nin (1400) simgesinin bulunuşu da ayrı bir özelliğidir. Köşkün giriş kapısı ve ona yakın bulunan duvar yıkılmış olmakla birlikte, çatı ve duvarların büyük bölümü iyi durumdadır.

> Kaş

Akdeniz Bölgesi'nde Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Kaş'ın kuzeydoğusunda Elmalı, doğusunda Finike ilçeleri, batı ve kuzeyinde Muğla, güneyinde de Akdeniz bulunmaktadır. Teke Yarımadasının güney kesiminde yer alan Batı Toroslarının uzantıları olan Akdağ, Kaş ile Muğla'nın doğal sınırını oluşturur. Kaş kıyı şeridi oldukça dar olup, batıda Eşen Ovası, doğuda da Demre Ovasında genişler. Muğla ile doğal sınırı çizen Eşen Çayının taşıdığı alüvyonlarla bir deltaya dönüşmüştür. İlçe kıyılarının dışında başta Kekova, Meis, İçada, Heybeliada ve çataladalar ismiyle bilinen Sıçan ve Yılan adaları bulunmaktadır.Kaş ilçesinin ekonomisi tarım ve turizme dayalıdır. Bölgede yetişen belli başlı ürünler portakal, elma, buğday, arpa, çiğit ve pamuktur. Ayrıca kıyı kesiminde yaygın biçimde seracılık yapılır. Kızılçam, sedir, ardıç ve karaçamdan oluşan, dağlık kesimde ormancılık ön plandadır. Kaş ve çevresinde giyim, elsanatları ve halk oyunları bakımından hala geleneklerini devam ettirmektedir. Yörenin ünlü "Barak Kilimi" Yayla Kılıçlı ve Yeşilbarak köylerinde dokunmaktadır.Antik Likya bölgesinin önemli kentleri Kaş'ın çevresinde yer almaktadır. Ksanthos, Patara, Myra ve Antiphellos bunların başında gelmektedir.Makedonya Kralı Büyük Iskender'in, Anadolu seferi sırasında, Krallığın egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender'in ölümünden sonra bölge, Seleukoslar'la Ptolemaioslar arasında el değiştirmiştir. Antik kent, Roma Dönemi'nde önem kazanmış ve Bizans Dönemi'nde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu dönemde Arap akınlarına uğramış daha sonra Anadolu Selçuklu topraklarına katılarak Andifli adını almıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasını takiben Tekeoğulları Beyliği yönetimi ele geçirmiş ve Osmanlı Devleti ilçeyi Yıldırım Bayazıt zamanında topraklarına katmıştır.

> İbradı

Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'nın ilçesi olan İbradı'nin doğusunda Beratlı, Trabeza, Kurkur, Çuvallı, Aktepe; batısında Melik, Toka, Geçkar ve Çeçkar, Uluçukur, Kesik; kuzeyinde Zimbit, Obet, Gaydan, Uluçukur, Akpınar, Lök, Pınarcık, Enerli; güneyinde Katara, Karadağ, Akıncı, Kurtgediği dağları ile çevrilmiştir. Gembos ve Gemboğazı ovası İbradı'nın kuzeyinde Dereköy ile Göynem ve İbradı arasındadır. Dağlardan inen sularla dolar göl halini alır. Yörenin bundan başka; Üzümcü, Eynif, Söbice, Atalanı, Şehriman, Görenci, Tozakiçi, Çukurviran, İletir, Masat, Aşağıyazı, Elmaağacı, Düzlen, Halaç, Zibbitalanı, Kuyubaşı, Hökez, Söğüt, ve Kızılağaç gibi yerlerde küçük ovaları bulunmaktadır.İbradı Antalya'dan 167 km. uzaklıkta Torosların içinde, deniz seviyesinden 950 metre yükseklikte, yaylaları ise deniz seviyesinden 1200-1500 metre yükseklikte olup, kuzeyinde 10-25 km. uzaklıkta geniş orman bölgesi bulunmaktadır. Meşe, kayın, çam, sedir, köknar ve ardıç ormanları ile kaplıdır. Bodamya'dan başlayarak Gümüşdamla'da (Zilan) İbradı konağı adındaki yerde çıkan pınarlardan meydana gelen ve Üzümdere önünden geçtikten sonra Unulla (Ürünlü) ile Menerye arasından geçerek, Manavgat'a inen Manavgat Çayı bölgenin en büyük ırmağıdır.İbradı ilçesinin 8 km. güneyinde Manavgat Çayı üzerindeki Alabalık Vadisi 15 km. uzunluğunda etrafındaki çınar ve çam ormanlarıyla kapalı bir vadi olup, ırmağında bol miktarda alabalık vardır. Buradaki restoranlar turizme yönelik olup, halka açık piknik yeri olarak kullanılmaktadır.Psidya bölgesinin sınırları içerisinde kalan İbradı yöresinde ilk yerleşimin başlangıcı kesinlik kazanamamıştır. Yörede yeterince araştırma ve kazı çalışmaları yapılmamıştır. Günümüze ulaşabilen kalıntıların çoğunluğu Roma dönemine ait olanlardır. Bunlardan İbradı'ya 2 km. uzaklıktaki Ormana ile 7 km. uzaklıktaki Ürünlü Köyü arasında Roma dönemine ait Erimna antik kenti'nin kalıntıları bulunmaktadır. Küçük bir tepe üzerinde yer alan bu kalıntılar, burç, sarnıçlar ve temel taşlarından ibarettir. Bu kentin nekropol alanı Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlar üzerinde görülmektedir. Ormana'ya 11 km. uzaklıkta Çukurviran Köyü yakınlarında Helenistik döneme ait bazı kalıntıların oluşu Roma öncesinde MÖ. III.-II.yüzyıllarda burada Helenistik yerleşim olduğunu göstermektedir.Selçuklu döneminde burada Sultan Alaeddin Keykubat'ın yazlık bir konaklama yerinin olduğuna kaynaklarda rastlanmışsa da bununla ilgili bir kalıntıya rastlanamamıştır. Kesikbel mevkiinde temel taşları günümüze gelen bir Kervansarayın bulunduğu da bilinmektedir. Evliya Çelebi İbradi'nin XVII.yüzyılda önemli bir yerleşim yeri olduğunu belirtmiştir.Yöredeki belli başlı eserler arasında, İbradı'daki XIX.yüzyıl sonlarından kalma yedi adet ev, Tolhan, Cami ve mezarlık alanı bulunmaktadır. Ayrıca Arabastı Kestanesi ağacı da korunması gereken kültür varlıkları arasındadır.İbradı 1990 yılında ilçe olmuş ve 18 köy buraya bağlanmıştır. Günümüzde ilçeye bağlı yalnızca üç köy ve bir belde bulunmaktadır.

> Gündoğmuş

Antalya'ya 182 km. mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Güzel Bağ Bucağı'nın kuzeyinde 7 km. mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri, Gündoğmuş şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 7 km. mesafede Sumene mevkisinde, Asar Harabeleri, Senir Köyü' nün doğusunda 2 km. mesafedeki Kese Mevkiindeki harabeler, Gündoğmuş Şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 11 km. mesafedeki Gedfi Harabeleri önemli antik kent kalıntılarıdır.Gündoğmuş yöresindeki kalıntılar, burada eski yıllara kadar inen bir yerleşimin olduğunu göstermektedir. Ancak, günümüze gelen kalıntılar daha çok Roma dönemine aittir. Taşahır'da Kaseyir; Karadere Köyü yakınlarında Gedefi, Hisar; Kiliseönü Pembelik Köyü yakınlarında Gelesandra ismiyle bilinen Roma dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Tarihi yönden önemli kalıntılar olmasına rağmen yörede yeterince bir araştırma yapılmamıştır.Gündoğmuş Malazgirt Savaşı'ndan sonra yöre Selçukluların egemenliğinde kalmış, Sultan II.Beyazıt döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Söylentiye göre de Konya'nın İksile Köyü'nden ayrılan bir aile buraya yerleşerek Eksere isminde bir köy kurmuşlardır. Bu köy 1936'ya kadar Akseki'ye bağlıyken, 1936'da Gündoğmuş adıyla ilçe yapılmıştır.Gündoğmuş ilçe merkezindeki Cem Paşa Camii, Gündoğmuş/Pembelik Köyü arasında ilçe merkezinin doğusundaki, 15 km. mesafedeki Sinek Dağı'nın tepesindeki harabeler, Alanya - Konya Kervanyolu, Gündoğmuş - Antalya karayolu üzerinde Taşağır mevkisinde Kazayir Şehri Harabeleri diğer görülebilecek eserlerdir.

> Gazipaşa

Tarihçesi: MÖ 2000’li yıllarda bile yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinen Gazipaşa, MÖ 678’li yıllarda Hacımusa (Kestros) Çayı’nın çevresinde “Selinus” adıyla kurulmuş bir liman kentidir. Bu dönemde ada konumunda olan Gazipaşa’dan Mısır, Kıbrıs gibi önemli ticaret merkezleri ile deniz ticareti yapılmıştır. Roma imparatoru Trajanus Yunan egemenliğinden sonra Roma egemenliğine giren Gazipaşa’ya Part seferinden dönerken hastalanarak gelmiş ve burada ölmüştür. Bundan dolayı kent bir dönem “Trajanapolis” adıyla anılmıştır. Gazipaşa Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde ise 1.Aladdin Keykubat’ın 1221-1225 yılları arasında bölgeyi ele geçirmesi üzerine Selçukluların hakimiyetine girmiştir. Anadolu beyliklerinden Karamanoğulları’nın hüküm sürdüğü ilçe 1471 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir. Selinus adıyla Türk egemenliğine giren ilçe, çevredeki çayların sel baskınına neden olmasından dolayı “Selinti” adını almıştır. Daha sonra milli mücadele yıllarında milli kuvvetlerimize karşı çıkan Delibaş İsyanına katılmadığı için İsmi Atatürk tarafından “Gazipaşa” olarak değiştirilmiştir.
Coğrafya ve İklim: Gazipaşa Antalya ve Mersin arasında kalmış iki il arasında sınır konumundadır. Antalya ilinin en son yerleşim yeridir. İlçe Gazipaşa Ovası üzerine kurulmuştur. Gazipaşa’ da tipik Akdeniz iklimi görülmektedir.
Ekonomi: Gazipaşa ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Özellikle seralar içinde yapılan tufanda sebzecilik ve muz üretimi ekonominin temel taşıdır. Son yıllarda çilek ve enginar yetiştiriciliği hızla artmaktadır. Ayrıca çekirdeksiz nar, hünnap, avokado, mersin, kivi gibi sayılı yerlerde yetişen ürünler ilçede bol miktarda yetişmektedir. Bu durum ürünlerin pazarlanmasında büyük avantajlar sağlamaktadır. Ancak bölgenin engebeli olması arazi konusunda sıkıntı oluşturmaktadır. Tarım için yeterli alan yoktur.
Tarihi Yerler: Selinus Antik Kenti, Antiocheia Ad Gragum (Güney Kalesi), Lamus Antik Kenti (Adanda Kalesi), Nephelis (Muzkent), Iotape,İnceğiz, Halil Limanı
Yaylaları: Yedikaza Yaylası, Topseki Yaylası, Maha Yaylası, Günnercik Yaylası, Mıhrap Yaylası, Barçın Yaylası, Yarcak Pınar Yaylası, Gökkuzluk Yaylası, Belbaş Yaylası.
Mağaralar: Korsanlar Aşk Mağarası, Yalan Dünya Mağarası

> Finike

Tarihçesi: İlk dönemlerde “Likya” olarak adlandırılan ilçe V. Yüzyılda Fenikeliler tarafından “Phanikos” adı ile Arykandos Suyu’nun denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Likya tarım ürünlerini ihraç etmek için bu limanı kullandıklarından Fenikeliler için de önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Selçuklular döneminde ise 1071 Malazgirt Zaferi ile bölgede Türk hâkimiyeti hüküm sürmüş, kısa zamanda Finike ve çevresi Selçukluların yönetimine girmiştir. Selçuklular döneminde bölgeye Orta Asya’dan gelen Teke Boyu yerleştirilmiştir. Selçuklular’ın yıkılmasından sonra Finike ve çevresinde Tekeoğulları beyliği hüküm sürmüştür. Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılan Tekeoğulları Beyliği’nden sonra Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.
Coğrafya ve İklim: Doğusunda Antalya Körfezi, batısında Fethiye körfezi bulunmaktadır. Güneye doğru ise Akdeniz’e doğru uzanmış bir yarımdadır. Finike’ de dik ve yüksek dağlar bulunmaktadır. İlçenin tek düzlük alanı Finike Ovası’dır. İlçede Akdeniz iklimi görülmektedir.
Ekonomi: Finike’ deki en önemli geçim kaynağı tarımdır. Özellikle narenciye üretimiyle ün yapmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda Finike’ de yetişen portakalın dünyada bir eşinin daha olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu da Finike’nin “Portakal Diyarı” olarak anılmasına neden olmuştur. Seracılık ve tufanda sebzecilik tarım alanındaki diğer ekonomik kaynaklardır. Tarımdan sonraki diğer geçim kaynağı hayvanlıktır. İlçede sanayi alanındaki gelişmelerde yine tarıma yöneliktir. İlçe turizm potansiyeline sahip olmasına rağmen turizm yeni gelişmeye başlamıştır. Turizm tarıma alternatif bir ek gelir kaynağı olarak görülmektedir. Turizm ve tarımın mevsimsel özellik açısından birbirini dengelemsi işsizlik sorununu kısmen çözmüştür.
Tarihi Yerler: Arykanda, Limyra, Kafi Baba Türbesi, Setur Marina, Finike Kalesi, Trebema-Melanippe.
Yaylalar: Ördübek Yaylası.
Mağaralar: Zincirli Gök (Suluin) Mağarası

> Elmalı

Tarihçesi: MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda yaşamış olan Likyalılar ile bölgenin tarihi başlamıştır. Antalya’nın en eski yerleşim alanlarından biridir. Dolayısı ile birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, zengin bir kültüre sahiptir. Roma İmparatorluğu'nun, Bizans İmparatorluğu’nun, Selçuklu Devleti'nin, Teke Beyliği'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetiminde kalmıştır. Bölgedeki arkeolojik çalışmalar sonucunda birçok eser gün ışığına çıkmıştır.
Coğrafya ve İklim: Elmalı ilçesi, Toros Dağları üzerine kurulmuştur. Elmalı, Toros Dağları'nın bir kolu olan Beydağları ile çevrilidir. Akarsuları düzenli bir rejim göstermez. Dağların eriyen karlarından oluşan çay ve dereler ovaların sulanmasında önemli rol oynar. Bölgede karasal iklim hâkimdir.
Ekonomi: Ekonomi tarım ve hayvancılığa dayanır. Elmalı’ da meyvecilik yaygındır. Son yıllarda meyvecilik alanında değişik tekniklerin uygulanması bu alanda ilerleme kaydedilmesine neden olmuştur. Özellikle elma üretimi açısından Elmalı’nın ülke ekonomisine katkısı büyüktür. İlçede sanayi alanındaki gelişmelerde yine meyveciliğe yönelik olmuştur. İlçede çok büyük sanayi kuruluşları olmamasına karşılık meyve suyu fabrikaları bulunmaktadır. Ekonomiye turizmin katkısı yok denecek kadar azdır. Elmalı turistlerin geçiş yolu konumundadır. Ancak ilçede yayla ikliminin hâkim olması çevre ilçelerden yazlıkçıları ağırlamasına neden olmaktadır.
Tarihi Yerler: Kızılbeli Mezarları, Karaburun Mezarları, Elmalı Sikkeleri, Likya Yolu, Fildişi Çocuklu Kadın Heykeli, Gümüş Kral Heykeli, Semahöyük, Beyler Höyüğü, Müğlen Höyüğü, Küp Mezarları, Yapraklı Köyü Yazılı Kaya, Armutlu Köyü Kaya Mezarı, Söğle Yaylası Arı Serenleri, Gilevgi Kalesi, Kesik Minare, Selçuklu Camii, Kütük Camii, Sinan-ı Ümmi Camii, Ömer Paşa Camii ve Külliyesi, Bayındır TümülüsüYaylaları: Elmalı Yaylası.

> Kale(Demre)

Tarihçesi: Geçmişteki ismi Myra ile Kale(Demre) Likya uygarlığının en önemli şehirlerinden birisidir. Şehirin M.Ö. 5.yy da kurulduğu düşünülmektedir. Finike ile Kaş arasında bulunan Kale önceleri deniz kıyısında bulunurken doğal etkenler yüzünden deniz ile bağlantısı kesilmiştir. Roma egemenliği döneminde Myra zenginlenmiştir. Bizans egemenliği döneminde ise Myra önemli bir idari ve dini merkez haline gelmiştir. Noel Baba olarak bilinen St.Nicholas (Aziz Nikola) M.S. 245 yılında Patara kentinde doğmuş, M.S. 363 yılına değin Anadolu'da yaşamıştır. Demre Piskoposu olarak çevresinde yaptığı dini ve sosyal çalışmalarla halkın sorunlarına insancıl çözümler getirmiştir, inancı uğruna çok acılar çekmiştir. Öldükten sonra Demre'de gömülmüş ve adına bir kilise yaptırılmıştır. St.Nicholaus kilisesi 7m kadar toprak altında bulunmaktadır. St.Nicholaus kemikleri kilise içindeki mermer bir mezar içinde bulunuyordu. Fakat kemiklerin bir kısmı İtalyanlar tarafından çalınmıştır. Kalan kemikler ise bugün Antalya Müzesinde sergilenmektedir. Myra o zamandan sonra hep haç yollu yapılan bir yer olmuştur. Bu bakımdan Demre Hıristiyan Dünyasının her bakımdan ilgisini çekmiştir. Her yıl 6 Aralık'ta Noel Baba etkinliklerini yapmak geleneksel hale gelmiştir. Ayrıca Myra Likya mezarlarının önemli örneklerini barındırmaktadır. Kayalar oyularak mezarlar kabartma ve yazılarla süslenmiştir. Kayalıkların arkasında kurulan tiyatro ise doğu ve batı metropoli diye ikiye ayrılmıştır.
Coğrafya ve İklim: Kale İlçesi Teke Yarımadası, Finike, Kaş ve Akdeniz ile çevrelenmiştir. Demre Çayı’ nın getirmiş olduğu alivyonlar zamanla ilçenin deniz bağlantısını kesmiştir. Dolayısı ile ilçe bu alivyonlar sayesinde verimli bir araziye sahiptir. Bu da tarımın gelişmesine olanak sağlamıştır. İlçede Akdeniz ikliminin tipik karakteristik özellikleri görülür. Kale’de yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağmurlu geçer.
Ekonomi: İlçedeki ekonomik yapı tarım sektörüne dayanmaktadır. Kale’ de 1960’lı yıllarda başlayan seracılık ve daha öncesine dayanan narenciye üretimi temel geçim kaynakları olmuştur. Ayrıca bölgesel ihtiyaçlara cevap verecek nitelikteki atölyelerde tekne imalatı yapılmaktadır. St. Nicholas, Batıkkent, Myra Antik Kent, Andreake Kenti, Simena gibi doğal tarihi ve eşsiz değerlere sahip Kale’ de alt yapı hizmetlerinin eksiliğinden dolayı turizm biraz arka planda kalmıştır. Bu da ilçeye gelen turist sayısını olması gereken sayının çok altına düşürmüştür.
Tarihi Yerler: Myra Antik Kenti , Andreake Antik Kenti ve Tiyatrosu, Simena Antik Kenti,Batık Şehir, Alakilse, Hoyran, Kaya mezarları, Noel Baba Kilisesi.
Doğal Güzellikler: Kekova Adaları ve Batık Kent denizi ve iklimi ile ilçeyi turizm açısından şanslı kılan güzelliklerdir.